Page 233 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 233

236                                                                                                                           LEM’ALAR


           bükülmüş  ihtiyarlarınız  olmasaydı,  belalar  sel  gibi  üzerinize  döküle-
           cekti." diye Ferman etmekle, bu Hakikatı isbat ediyor.

                  İşte madem ihtiyarlıktaki za'f ve acz, bu derece Rahmet-i İlahiyenin
           celbine medardır; ve madem Kur'an-ı Hakîm

                                                                          ى
                                                                ى
                                                        ى
                                         ى
                    ٍ
               َ
                                             ا
                لو    فُا    اا      مهَل لق َ ْ ُ      ت    َلَف امهَلَك و ْ    َا امهدح   َا    بْك   لا    َكدنع    نغُل ْ      بي  اما
                                                         ْ
                                                                         َ َ َ
                                                                  َ
                                                             َ ْ
                                  َ َ ُ
                    ّ َ
                        َ ُ
                                               َ ُ ُ َ
                                                      َ َ
                      ى
             ى
                        ى
               ةمحرلا نم لُّذلا  َ َ َ      ج   ن ا  ح    امه   َل ض ى   ف   خا َ ْ  ۞     و   ام      ۪رَك ي    لوق ا   مهَل لقو ام   هره   نت
                                                         ً ْ َ
              َ ْ َ
                         ّ
                                                                  ْ ُ َ
                     َ
                                         ْ
                                                                         ُ ْ َ
                                                                            ْ َ َ
                                                              َ ُ
                                    َ ُ
                                                   ً
                                                        ى
                              ًيْ ا       ۪غص   ۪ ن    ايب   ر ا   مَك  ام   همحرا بر  ل   قو
                                                             ُ َ ْ َ
                                 َ         َ َ َ َ  َ  ُ ْ َ ْ  ّ

           Âyetiyle,  beş cihetle gayet  mu'cizane bir  surette  ihtiyar peder ve  vâlideye
           karşı Hürmete ve Şefkate evlâdları davet ediyor; ve madem İslâmiyet Dini,
           ihtiyarlara  Hürmet  ve  Merhameti  emrediyor;  ve  madem  İnsaniyet  Fıtratı,
           ihtiyarlara karşı Hürmet ve Merhameti iktiza ediyor.. elbette biz ihtiyarlar,
           gençlik iştihasıyla olan muvakkat bir zevk-i maddî yerine, manevî ve daimî
           ve  mühim  İnayet-i  İlahiyeden  ve  rikkat-i  cinsiyeden  gelen  Rahmet  ve
           Hürmet ve Rahmet ve Hürmetten neş'et eden Ezvak-ı Ruhaniyeyi alıyoruz. O
           halde biz bu ihtiyarlığımızı, yüz gençliğe değişmemeliyiz. Evet ben kendim
           sizi temin ediyorum ki: "Eski Said'in on senelik gençliğini bana verseler, ben
           şimdi Yeni Said'in bir senelik ihtiyarlığını vermeyeceğim." Ben ihtiyarlığım-
           dan razıyım, siz de razı olmalısınız...

                  ONUNCU RİCA: Bir zaman esaretten geldikten sonra, İstanbul'da
           bir  iki  sene  yine  gaflet  galebe  etti.  Siyaset  havası,  nazarımı  nefsimden
           kaldırıp âfâka dağıtmış iken, bir gün İstanbul'un Eyüb Sultan kabristanının
           dereye  bakan  yüksek  bir  yerinde  oturuyordum.  İstanbul  etrafındaki  âfâka
           baktım. Birden, bakıyorum benim hususî dünyam vefat ediyor, bazı cihette
           Ruh  çekiliyor  gibi  bir  halet-i  hayaliye  bana  geldi.  Dedim:  "Acaba  bu
           kabristanın  mezar taşlarındaki yazıları mıdır ki, bana böyle hayal veriyor"
           diye nazarımı çektim. Uzağa değil, o kabristana baktım, Kalbime ihtar edildi
           ki: "Bu senin etrafındaki kabristanın yüz  İstanbul içinde vardır. Çünki yüz
           defa İstanbul buraya boşalmış. Bütün İstanbul'un halkını buraya boşaltan bir
           Hâkim-i  Kadîr'in  hükmünden  kurtulup  müstesna  kalamazsın,  sen  de
           gideceksin."  Ben  kabristandan  çıkıp,  bu  dehşetli  hayal  ile  Sultan  Eyüb
           Câmisinin mahfelindeki küçük bir odaya çok defa girdiğim gibi, bu defa da
           girdim.  Düşündüm  ki;  ben  üç  cihette  misafirim;  bu  menzilcikte  misafir
           olduğum  gibi,  İstanbul'da  da  misafirim,  dünyada  da  misafirim.  Misafir,
           yolunu düşünmeli...
   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237   238