Page 352 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 352
OTUZUNCU LEM’A 355
eder. Öyle de: İnsan, şu Kâinatın Hakaiklerine bir Vâhid-i Kıyasîdir, bir
Fihristedir, bir Mikyastır ve bir Mizandır. Meselâ: Kâinatta Levh-i Mahfuz-
'un gayet kat'î bir delil-i vücudu ve bir nümunesi, insandaki kuvve-i hâfızadır
ve Âlem-i Misalin Vücuduna kat'î delil ve nümune, kuvve-i hayaliyedir
(Haşiye) ve Kâinattaki Ruhanîlerin bir delil-i vücudu ve nümunesi, insandaki
kuvvelerdir ve latifelerdir ve hakeza... İnsan, küçük bir mikyasta, Kâinattaki
Hakaik-i İmaniyeyi şuhud derecesinde gösterebilir...
İşte İnsanın mezkûr Vazifeler gibi çok mühim Hizmetleri var.
Cemal-i Bâkiye Âyinedir, Kemal-i Sermedîye Dellâl-ı Mazhardır ve Rah-
met-i Ebediyeye Muhtac-ı Müteşekkirdir. Madem Cemal, Kemal, Rahmet
bâkidirler ve sermedîdirler; elbette O Cemal-i Bâkinin Âyine-i Müştakı ve O
Kemal-i Sermedînin Dellâl-ı Âşıkı ve O Rahmet-i Ebediyenin Muhtac-ı
Müteşekkiri olan İnsan, bâki kalmak için, bir Dâr-ı Bekaya girecek ve o
bâkilere refakat için Ebede gidecek ve o ebedî Cemal ve o sermedî Kemal ve
daimî Rahmete, Ebed-ül Âbâdda refakat etmek gerektir, lâzımdır. Çünki
ebedî bir Cemal, fâni bir müştaka ve zâil bir dosta razı olmaz. Çünki Cemal,
kendini sevdiği için, sevmesine mukabil Muhabbet ister. Zeval ve fena ise, o
Muhabbeti adavete kalbeder, çevirir. Eğer İnsan ebede gidip bâki kalmazsa,
fıtratındaki Cemal-i Sermedîye karşı olan esaslı Muhabbet yerine adavet
bulunacaktır. Onuncu Söz'ün Haşiyesinde beyan edildiği gibi: Bir zaman bir
dünya güzeli, bir âşıkını huzurundan çıkarıyor. O adamdaki aşk, birden
adavete dönüyor ve diyor ki: "Tuh!.. Ne kadar çirkindir" diyerek, kendine
teselli vermek için cemalinden küsüyor, cemalini inkâr ediyor. Evet İnsan
bilmediği şeye düşman olduğu gibi, eli yetişmediği veyahut tutamadığı
şeylerin adavetkârane kusurlarını arar, âdeta düşmanlık etmek ister. Madem
bütün Kâinatın şehadetiyle Mahbub-u Hakikî ve Cemil-i Mutlak, bütün
güzel Esma-i Hüsnasıyla kendini İnsana sevdiriyor ve İnsanların kendini
sevmelerini istiyor; elbette ve her halde, kendisinin hem mahbubu, hem
Habibi olan İnsana fıtrî bir adaveti verip derinden derine kendinden
küstürmeyecek.. ve fıtraten en ziyade sevimli ve muhabbetli ve perestiş için
yarattığı en müstesna mahluku olan İnsanın Fıtratına bütün bütün zıd olarak
bir gizli adaveti, insanın
------------------
(Haşiye): Evet nasılki İnsanın anasırları, Kâinatın unsurlarından; ve kemikleri, taş
ve kayalarından; ve saçları nebat ve eşcarından; ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden,
kulağından burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, Arz'ın çeşmelerinden ve madenî
sularından haber veriyorlar, delalet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de; İnsanın Ruhu
Âlem-i Ervahtan ve hâfızaları Levh-i Mahfuz'dan ve kuvve-i hayaliyeleri Âlem-i Misalden..
ve hâkeza.. herbir cihazı bir Âlemden haber veriyorlar. Ve onların Vücudlarına kat'î şehadet
ederler.