Page 347 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 347
350 LEM’ALAR
birer fotoğraf birer telgraf gibi çok makineleri, hattâ en küçük bir kafada
dahi yapmakla beraber herbir insan kafasına, değil yalnız plâksız fonoğraf,
birer âyinesiz fotoğraf, bir telsiz telgraf, belki bunlardan yirmi defa daha
hârika, her insanın kafasında öyle bir makineyi yapmaktan ve istediği tarzda
işleyip neticeleri vermekten gelen İftihar-ı Kudsî ve Memnuniyet-i Mukad-
dese gibi manaları ve Rububiyetin bu nev'inden olan ulvî Şuunatı; elbette ve
herhalde bu Faaliyet-i Daimeyi istilzam eder.
Hem meselâ bir hükümdar-ı âdil, ihkak-ı hak için mazlumların hak-
kını zalimlerden almakla ve fakirleri kavîlerin şerrinden muhafaza etmekle
ve herkese müstehak olduğu hakkı vermekle lezzet alması, iftihar etmesi,
memnun olması; hükümdarlığın ve adaletin bir Kaide-i Esasiyesi olduğun-
dan, elbette Hâkim-i Hakîm, Adl-i Âdil olan Zât-ı Hayy-ı Kayyûm'un bütün
mahlukatına, hususan zîhayatlara "Hukuk-u Hayat" tabir edilen Şerait-i
Hayatiyeyi vermekle.. ve hayatlarını muhafaza için onlara cihazat ihsan
etmekle.. ve zaîfleri kavîlerin şerrinden Rahîmane himaye etmekle.. ve
umum zîhayatlarda bu dünyada ihkak-ı hak etmek nev'i tamamen ve
haksızlara ceza vermek nev'i ise kısmen Sırr-ı Adaletin icrasından olmakla..
ve bilhassa Mahkeme-i Kübra-yı Haşirde Adalet-i Ekberin Tecellisinden
hasıl olan ve tabirinde âciz olduğumuz Şuunat-ı Rabbaniye ve Maânî-i
Kudsiyedir ki, Kâinatta bu Faaliyet-i Daimeyi iktiza ediyor.
İşte bu üç misal gibi; Esma-i Hüsnanın umumunda, herbirisi bu
Faaliyet-i Daimede böyle Kudsî bazı Şuunat-ı İlahiyeye medar olduk-
larından, Hallakıyet-i Daimeyi iktiza ederler. Hem madem her kabiliyet,
herbir istidad, inbisat ve inkişaf edip semere vermekle bir ferahlık, bir
genişlik, bir lezzet verir.. hem madem her Vazifedar, Vazifesini yapmak ve
bitirmekle, Vazifesinden terhisinde büyük bir rahatlık, bir memnuniyet
hisseder.. ve madem bir tek tohumdan bir çok meyveleri almak ve bir
dirhemden yüz dirhem kâr kazanmak, sahiblerine çok sevinçli bir halettir, bir
ticarettir. Elbette bütün mahlukattaki hadsiz istidadları inkişaf ettiren ve
bütün mahlukatını kıymetdar Vazifelerde istihdam ettikten sonra terakkivari
terhis ettiren, yani unsurları, madenler mertebesine; madenleri, nebatlar
hayatına; nebatları, Rızık vasıtasıyla hayvanların derece-i hayatına; ve
hayvanları insanların şuurkârane olan yüksek hayatına çıkarıyor.
İşte herbir zîhayatın zahirî bir Vücudunun zevaliyle; (Yirmidördüncü
Mektub'da izah edildiği gibi) Ruhu, mahiyeti, hüviyeti, sureti gibi pek çok
Vücudlarını arkasında bıraktıran ve yerinde Vazife başına geçiren Faaliyet-i
Daime ve Hallakıyet-i Rabbaniyeden neş'et eden Maânî-i Kudsiyenin ve
Rububiyet - i İlahiyenin ne kadar ehemmiyetli oldukları anlaşılır.