Page 438 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 438
FİHRİST 441
Sahife No:
iftihar etmesi kaidelerine binaen, bu Kâinatın Sâni'-i Hakîm'i binbir Esma-i
Hüsnasının hadd ve nihayeti olmayan güzelliklerine bu mevcudatı mazhar
etmek için bu Kâinatı böyle acib bir Hallakıyet-i Daime ve hayret-engiz bir
Faaliyet-i Sermediye içinde Sırr-ı Kayyûmiyet ile mütemadiyen tazelendirip
tecdid ettiğini pek garib, pek şirin, pek latif, gayet hoş bir ifade ile izah
ediyor. Ve bir kısım ehl-i dalaletin, "Kâinatı böyle tağyir ve tebdil eden
Zâtın, kendisinin de mütegayyir ve mütehavvil olması lâzım gelmez
mi?.." diye sordukları suale; bilakis Zât-ı Zülcelal'in mütegayyir ve
mütehavvil olmaması lâzım geldiğini gayet kat'î bir surette beyan eden bir
cevabla mukabele edilmiştir.
B e ş i n c i Ş u a : İki Mes'eledir.
Birinci Mes'ele: İsm-i Kayyûm'un Cilve-i A'zamına baktırmak için,
hayalî iki dûrbînden biriyle, en uzaklarda Esîr maddesi içinde Sırr-ı
Kayyûmiyetle durdurulmuş; kısmen tahrik, kısmen tesbit edilmiş milyonlar
azametli cirmleri ve diğer dûrbînle zîhayat mahlukat-ı arziyenin zerrat-ı
vücudiyelerinin vaziyet ve hareketlerini temaşa ettirir.
Hülâsası: Bu altı İsm-i A'zam birbiriyle imtizac ettiklerinden, bütün
Kâinatın bütün mevcudatını böyle durduran, Beka ve Kıyam veren İsm-i
Kayyûm Cilve-i A'zamı arkasında tecelli eden İsm-i Hayy'ın bütün o
mevcudatı Hayat ile ışıklandırdığını.. ve İsm-i Hayy'ın arkasında tecelli
eden İsm-i Ferd'in, o mevcudatı bir Vahdet içine alıp yüzlerine birer
Hâtem-i Ehadiyet bastığını.. ve İsm-i Ferd'in arkasında tecelli eden İsm-i
Hakem'in, o mevcudatı meyvedar bir Nizam ve hikmetli bir İntizam ve
semeredar bir İnsicam içine alıp süslendirdiğini.. ve İsm-i Hakem'in Cilvesi
arkasında tecelli eden İsm-i Adl'in, o mevcudatı yıldızlar ordusundan tâ
zerreler ordusuna kadar gayet hassas bir Mizan-ı Adl içinde tutarak Emr-i
ن
و
ُك يف نُك den gelen Emirlere kemal-i inkıyad ile İtaat ettirdiğini.. ve İsm-i
ُ
َ َ ْ
Adl'in Cilvesi arkasında tecelli eden İsm-i Kuddûs'ün, o mevcudatı, Cemil-
i Mutlak'ın Cemal-i Zâtına ve nihayetsiz güzel olan Esma-i Hüsnasına lâyık
ve münasib olacak gayet güzel âyineler şekline getirdiğini gösteriyor.