Page 81 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 81
84 LEM’ALAR
için, o Esma-i Kudsiyeye karşı bir tezyif olduğu gibi, umum masnuatın
kıymetini tenzil ile o masnuata karşı bir tahkir-i azîmdir. Hem umum
mevcudatın herbiri birer Vazife-i Âliye ile muvazzaf birer Memur-u Rabbanî
derecesinde iken, küfür vasıtasıyla sukut ettirip, camid, fâni, manasız bir
mahluk menzilesinde gösterdiğinden, umum mahlukatın hukukuna karşı bir
nevi tahkirdir.
İşte enva'-ı dalalet derecatına göre az çok Kâinatın yaratılmasındaki
Hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki Makasıd-ı Sübhaniyeye
zarar verdiği için, ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı Kâinat hiddete geliyor,
mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor.
Ey cirmi ve cismi küçük ve cürmü ve zulmü büyük ve ayb ve zenbi
azîm bîçare insan! Kâinatın hiddetinden, mahlukatın nefretinden, mevcuda-
tın öfkesinden kurtulmak istersen, işte kurtulmanın çaresi: Kur'an-ı Hakîm'in
Daire-i Kudsiyesine girmektir ve Kur'anın mübelliği olan Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Sünnet-i Seniyesine ittibadır. Gir ve tabi ol!
ONİKİNCİ İŞARET: Dört sual ve cevabdır.
Birinci Sual: Mahdud bir hayatta, mahdud günahlara mukabil,
hadsiz bir azab ve nihayetsiz bir Cehennem nasıl Adalet olur?
Elcevab: Sâbık işaretlerde, hususan bundan evvelki Onbirinci
İşaret'te kat'iyyen anlaşıldı ki: Küfür ve dalalet cinayeti, nihayetsiz bir
cinayettir ve hadsiz bir Hukuka tecavüzdür.
İkinci Sual: Şeriatta denilmiştir ki: "Cehennem ceza-yı ameldir,
fakat Cennet Fazl-ı İlahî iledir." Bunun Sırr-ı Hikmeti nedir?
Elcevab: Sâbık işaretlerde tebeyyün etti ki: İnsan, icadsız bir cüz'-i
ihtiyarî ile ve cüz'î bir kesb ile, bir emr-i ademî veya bir emr-i itibarî teşkil
ile ve sübut vermekle müdhiş tahribata ve şerlere sebebiyet verdiği gibi,
nefsi ve hevası daima şerlere ve zararlara meyyal olduğu için, o küçük
kesbin neticesinden hasıl olan seyyiatın mes'uliyetini, o çeker. Çünki onun
nefsi istedi ve kendi kesbiyle sebebiyet verdi. Ve şerr ademî olduğu için,
Abd ona fâil oldu. Cenab-ı Hak da halketti. Elbette o hadsiz cinayetin
mes'uliyetini, nihayetsiz bir azab ile çekmeye müstehak olur. Amma Hasenat
ve Hayrat ise, madem ki Vücudîdirler; kesb-i insanî ve cüz'-i ihtiyarî onlara
illet-i mûcide olamaz. İnsan, onda hakikî fâil olamaz. Ve nefs-i emmaresi de
Hasenata tarafdar değildir, belki Rahmet-i İlahiye onları ister ve Kudret-i
Rabbaniye İcad eder. Yalnız İnsan, İman ile, Arzu ile, Niyet ile sahib
olabilir. Ve sahib olduktan sonra, o Hasenat