Page 82 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 82

ONÜÇÜNCÜ  LEM’A                                                                                                            85


          ise, ona evvelce verilmiş olan  Vücud ve İman Nimetleri gibi sâbık hadsiz
          Niam-ı  İlahiyeye  bir  şükürdür,  geçmiş  Nimetlere  bakar.  Va'd-i  İlahî  ile
          verilecek  Cennet  ise,  Fazl-ı  Rahmanî  ile  verilir.  Zahirde  bir  mükâfattır,
          Hakikatta Fazıldır. Demek seyyiatta sebeb, nefistir; mücazata bizzât müste-
          haktır. Hasenatta ise sebeb Hak'tandır, illet de Hak'tandır. Yalnız, insan İman
          ile tesahub eder. "Mükâfatını isterim" diyemez, "Fazlını beklerim" diye-
          bilir.

                 Üçüncü Sual: Beyanat-ı sâbıkadan da anlaşılıyor ki; seyyiat, intişar
          ve tecavüz ile taaddüd ettiğinden, bir seyyie bin yazılmalı, Hasene ise vücudî
          olduğu  için  maddeten  taaddüd  etmediğinden  ve  Abdin  İcadıyla  ve  nefsin
          arzusuyla  olmadığından  hiç  yazılmamalı  veya  bir  yazılmalı  idi.  Neden
          seyyie bir yazılır, Hasene on ve bazan bin yazılır?

                 Elcevab: Cenab-ı Hak, Kemal-i Rahmet ve Cemal-i Rahîmiyetini o
          suretle gösteriyor.

                 Dördüncü  Sual:  Ehl-i  dalaletin  kazandıkları  muvaffakıyet  ve
          gösterdikleri  kuvvet  ve  Ehl-i  Hidayete  galebeleri  gösteriyor  ki;  onlar  bir
          kuvvete ve bir hakikata istinad ediyorlar. Demek ya Ehl-i Hidayette za'f var,
          ya onlarda bir Hakikat var?

                 Elcevab: Hâşâ... Ne onlarda Hakikat var, ne Ehl-i Hakta za'f vardır.
          Fakat  maatteessüf  kasîr-ün  nazar  muhakemesiz  bir  kısım  avam  tereddüde
          düşüp  vesvese  ediyorlar,  akidelerine  halel  geliyor.  Çünki  diyorlar:  "Eğer
          Ehl-i  Hakta  tam  Hak  ve  Hakikat  olsaydı,  bu  derece  mağlubiyet  ve  zillet
                                                   ى
                                                             َ
          olmamak gerekti. Çünki Hakikat kuvvetlidir.   هيَلع    ٰ لعي  لو وُلعي   قحْلَا olan
                                                                     ُّ َ
                                                    ْ َ
                                                               َ
                                                                   ْ َ
                                                          ْ ُ
          Kaide-i Esasiye ile, Kuvvet Haktadır. Eğer o Ehl-i Hakka mukabil galibane
          gelen ehl-i dalaletin hakikî bir kuvveti ve bir nokta-i istinadı olmasaydı bu
          derece galibiyet ve muvaffakıyet olmamak lâzım gelecekti?"

                 Elcevab: Ehl-i Hakkın mağlubiyeti kuvvetsizlikten, hakikatsızlıktan
          gelmediği,  sâbık işaretlerle kat'î  isbat  edildiği gibi;  ehl-i  dalaletin galebesi
          kuvvetlerinden  ve  iktidarlarından  ve  nokta-i  istinad  bulmalarından  gelme-
          diği,  yine  o  işaretlerle  kat'î  isbat  edildiğinden;  bu  sualin  cevabı,  sâbık
          işaretlerin  heyet-i  mecmuasıdır.  Yalnız  burada  desiselerinden  ve  istimal
          ettikleri bir kısım silâhlarına işaret edeceğiz. Şöyle ki:

                 Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki: Yüzde on ehl-i fesad
          yüzde  doksan  Ehl-i  Salahı mağlub ediyordu.  Hayretle  merak ettim,  tedkik
          ederek  kat'iyyen  anladım  ki:  O   galebe   kuvvetten,   kudretten   gelmiyor,
   77   78   79   80   81   82   83   84   85   86   87