Page 213 - Kıyamet Günü
P. 213

Adnan Oktar   (Harun Yahya)


             bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kap-
             karanlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar
             karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir
             dünyayı seyretmektesiniz.

                Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl tek-
             nolojisi bile her türlü imkana rağmen bu netliği sağlayamamıştır.
             Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın,
             sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın. Şu anda gördüğünüz net-
             lik ve kalitedeki bu görüntüyü başka bir yerde gördünüz mü? Bu
             kadar net bir görüntüyü size dünyanın bir numaralı televizyon şir-
             ketinin ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı dahi veremez. 100 yıl-

             dır binlerce mühendis bu netliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun
             için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araştırmalar yapılmakta,
             planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekranına bakın,
             bir de şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik
             ve kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki bo-
             yutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir pers-
             pektifi izlemektesiniz.
                Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya,
             gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyutlu

             bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç
             boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur.
             Arka taraf bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur. Hiçbir
             zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz. Ka-
             merada da, televizyonda da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.
                İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekaniz-
             manın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size,

             "odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar


                                          211
   208   209   210   211   212   213   214   215   216   217   218