Page 246 - Risale-i Nur - Sözler
P. 246
248 SÖZLER
Ey Benî-İsrail ve ey Benî-Âdem! Sizlere ne olmuş ki: Kalbleriniz taştan
daha camid ve daha ziyade katılaşmıştır. Zira görmüyor musunuz ki, o pek
sert ve pek camid ve toprak altında bir tabaka-i azîme teşkil eden o koca
taşlar, o kadar Evamir-i İlâhiyyeye karşı muti' ve musahhar ve İcraat-ı
Rabbaniye altında o kadar yumuşak ve emirberdir ki, havada ağaçların
teşkilinde Tasarrufat-ı İlâhiyye ne derece sühuletle cereyan ediyor. Öyle
de; taht-ez zemin ve o sert, sağır taşlarda o derece sühulet ve İntizam ile,
hattâ damarlara karşı kanın cevelanı gibi muntazam su cedvelleri (Hâşiye)
ve su damarları, Kemal-i Hikmetle o taşlarda mukavemet görmeyerek
cereyan ediyor. Hem havada nebatat ve ağaçların dallarının sühuletle suret-
i intişarı gibi; o derece sühuletle köklerin nazik damarları, yer altındaki
taşlarda mümânaat görmeyerek Evamir-i İlahî ile muntazam intişar ettiğini
Kur'an işaret ediyor ve geniş bir Hakikatı, şu Âyetle Ders veriyor ve o Ders
ile, o kasavetli kalblere bu mânayı veriyor ve remzen diyor:
Ey Benî-İsrail ve ey Benî-Âdem! Za'f ve acziniz içinde nasıl bir Kalb
taşıyorsunuz ki, öyle bir Zâtın Evamirine karşı o Kalb kasavetle mukave-
met ediyor. Halbuki o koca sert taşların tabaka-i muazzaması, o Zâtın
Evamiri önünde Kemal-i İnkıyadla karanlıkta nazik Vazifelerini mükem-
mel îfa ediyorlar. İtaatsizlik göstermiyorlar. Belki o taşlar, toprak üstünde
bulunan bütün zevilhayata, Âb-ı Hayatla beraber sair medar-ı hayatlarına
öyle bir hazinedarlık ediyor ve öyle bir Adâletle taksimata vesiledir ve öyle
bir Hikmetle tevziata vasıta oluyor ki, Hakîm-i Zülcelâl'in Dest-i
Kudretinde, balmumu gibi ve belki hava gibi yumuşaktır, mukavemetsizdir
ve Azamet-i Kudretine karşı Secdededir. Zira toprak üstünde müşahede
ettiğimiz şu masnuat-ı muntazama ve şu Hikmetli ve inayetli Tasarrufat-ı
İlâhiyye misillü, zemin altında aynen cereyan
------------------
(Hâşiye): Evet, zemin denilen muhteşem ve seyyar sarayın temel taşı olan taş tabakasının
Fâtır-ı Zülcelâl tarafından tavzif edilen en mühim üç vazifeyi beyan etmek, ancak Kur'an'a
yakışır.
İşte birinci vazifesi: Toprağın, Kudret-i Rabbaniye ile nebatata analık edip yetiştirdiği gibi,
Kudret-i İlâhiyye ile taş dahi toprağa dâyelik edip yetiştiriyor.
İkinci vazifesi: Zeminin bedeninde deveran-ı dem hükmünde olan suların muntazam
cevelanına Hizmetidir.
Üçüncü vazife-i fıtriyesi: Çeşmelerin ve ırmakların, uyûn ve enharın muntazam bir mizan ile
zuhur ve devamlarına hazinedarlık etmektir. Evet taşlar, bütün kuvvetiyle ve ağızlarının
dolusuyla akıttıkları âb-ı hayat suretinde, Delail-i Vahdaniyeti zemin yüzüne yazıp serpiyor.