Page 307 - Risale-i Nur - Sözler
P. 307

YİRMİİKİNCİ  SÖZ’ÜN  İKİNCİ  MAKAMI                                                                      309


                 َ َّلااَوهَ  ِ  َهىل  ى ِ  َ  لا َ َ ا    der, bütün Kâinatı işhad eder ve şehadet ettirir.

                  ن
                                                      ِ
                                  َ  لاعَدنز ي ِ َ مَ َ رباربَوهََّلااَه ل ِ َ اَ لا

                                       ْ
                                   ْ         ْ         ن
             Evet  o  Kur'ana  selim  bir  Kalb  gözüyle  baksan  göreceksin  ki:  Cihat-ı
           Sittesi öyle parlıyor, öyle şeffaftır ki; hiçbir zulmet, hiçbir dalâlet, hiçbir
           şübhe ve rayb, hiçbir hile içine girmeye ve Daire-i İsmetine duhûle fürce
           bulamaz. Çünki üstünde Sikke-i İ'caz; altında Bürhan ve Delil; arkasında
           Nokta-i  İstinadı,  Mahz-ı  Vahy-i  Rabbanî;  önünde  Saadet-i  Dâreyn;
           sağında, Aklı istintak edip tasdikini temin; solunda, Vicdanı istişhad ederek
           Teslimini  tesbit;  içi,  bilbedahe  safi  Hidayet-i  Rahmaniye;  üstü,
           bilmüşahede  hâlis  Envâr-ı  Îmaniye;  meyveleri,  Biaynelyakîn  Kemâlât-ı
           İnsaniye ile müzeyyen Asfiya ve Muhakkikîn-i Evliya ve Sıddıkîn olan o
           Lisan-ı Gaybın sinesine kulağını yapıştırıp dinlesen; derinden derine, gayet
           munis ve mukni, nihayet ciddî ve ulvî ve Bürhan ile mücehhez bir Sadâ-yı

           Semavî işiteceksin ki, öyle bir kat'iyyetle   َّ ََوه  َلاا ِ     ى ِ  َ  لا َ َ ا َ ىل َ ه َ     der ve tekrar eder
                                                     ن
           ki; Hakkalyakîn derecesinde söylediğini, Aynelyakîn gibi bir İlm-i Yakîni
           sana ifade ve ifaza ediyor...

             Elhasıl:  Herbirisi  birer  güneş  olan,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü
           Vesselâm ile Furkan-ı Ahkem ki biri Âlem-i Şehadetin Lisanı olarak bin
           Mu’cizat içinde bütün Enbiya ve Asfiyanın Taht-ı Tasdiklerinde İslâmiyet
           ve  Risalet  parmaklarıyla  işaret  ederek  bütün  kuvvetiyle  gösterdiği  bir
           Hakikatı...

             Diğeri:  Âlem-i  Gaybın  Lisanı  hükmünde,  kırk  Vücuh-u  İ'caz  içinde,
           Kâinatın bütün Âyât-ı Tekviniyesinin Taht-ı Tasdiklerinde, Hakkaniyet ve
           Hidayet  parmaklarıyla  işaret  edip  bütün  ciddiyetle  gösterdiği  aynı  Haki-
           katı.. acaba o Hakikat, güneşten daha bahir, gündüzden daha zahir olmaz
           mı?

             Ey dalâlet-âlûd mütemerrid insancık! (Hâşiye) Ateşböceğinden daha
           sönük kafa fenerinle nasıl şu güneşlere karşı gelebilirsin? Onlardan istiğna
           edebilirsin? Üflemekle onları söndürmeye çalışırsın? Tuuuh! tuf.. senin o
           münkir  aklına...  Nasıl  o  iki  Lisan-ı  Gayb  ve  Şehadet,  bütün  Âlemlerin
           Rabbi ve şu Kâinatın Sahibi namına ve Onun hesabına söyledikleri Sözleri
           ve Davaları inkâr edebilirsin? Ey bîçare ve sinekten daha âciz, daha hakir!
           Sen necisin ki, şu Kâinatın Sahib-i Zülcelâl'ini tekzibe yelteniyorsun?
                  ------------------
                  (Hâşiye): Bu hitab, Kur'anı kaldırmağa çalışanadır.
   302   303   304   305   306   307   308   309   310   311   312