Page 302 - Risale-i Nur - Sözler
P. 302

304                                                                                                                                     SÖZLER

          münasibde ve lâyık bir tarzda Kemal-i Hikmetle ellerine veriliyor. İşte bu
          iftikar ve ihtiyac-ı mahlûkat ve bu tarzda İmdad ve İane-i Gaybiye, acaba
          Güneş  gibi  bir  Mürebbi-i  Hakîm-i  Zülcelâl'i,  bir  Müdebbir-i  Rahîm-i
          Zülcemâl'i göstermiyor mu?

            SEKİZİNCİ LEM'A: Nasılki bir tarlada ekilen bir nevi tohum delalet
          eder  ki:  O  tarla  herhalde  tohum  sahibinin  taht-ı  tasarrufunda  olduğunu;
          hem  o  tohumu  dahi,  tarla  mutasarrıfının  taht-ı  tasarrufunda  olduğunu
          gösterir. Öyle de: Şu anasır denilen mezraa-i masnuat, Vâhidiyet ve Besatet
          ile beraber, külliyet ve ihataları ve şu mahlûkat denilen Semerat-ı Rahmet
          ve  Mu’cizat-ı  Kudret  ve  Kelimat-ı  Hikmet  olan  nebatat  ve  hayvanat,
          mümaselet  ve  müşabehetleriyle  beraber  çok  yerlerde  intişarı,  her  tarafta
          bulunup  tavattunları;  tek  bir  Sâni'-i  Mu’ciznüma'nın  Taht-ı  Tasarrufunda
          olduklarını öyle bir tarzda gösteriyor ki; güya herbir çiçek, herbir semere,
          herbir  hayvan,  o  Sâniin  birer  sikkesidir,  birer  hâtemidir,  birer  turrasıdır.
          Her nerede bulunsa, lisan-ı haliyle herbirisi der ki: "Ben kimin sikkesiyim,
          bu yer dahi Onun masnuudur. Ben kimin hâtemiyim, bu mekân dahi Onun
          mektubudur.  Ben  kimin  turrasıyım,  bu  vatanım  dahi  Onun mensucudur."
          Demek  en  edna  bir  mahlûka  Rubûbiyet;  bütün  anasırı  Kabza-i  Tasarru-
          funda  tutana  mahsustur  ve  en  basit  bir  hayvanı  tedbir  ve  tedvir  etmek;
          bütün hayvanatı, nebatatı, masnuatı Kabza-i Rubûbiyetinde terbiye edene
          has olduğunu kör olmayan görür. Evet herbir ferd, sair efrada mümaselet
          ve  misliyet  lisanı  ile  der:  "Kim  bütün  nev'ime  mâlik  ise,  bana  mâlik
          olabilir,  yoksa  yok."  Her  nev',  sair  nevilerle  beraber  yeryüzünde  intişarı
          lisanıyla der: "Kim bütün Sath-ı Arza Mâlik ise, bana Mâlik olabilir; yoksa
          yok."  Arz,  sair  seyyarat  ile  bir  Güneşe  irtibatı  ve  Semâvat  ile  Tesanüdü
          lisanıyla der: "Kim bütün Kâinata Mâlik ise, bana Mâlik O olabilir; yoksa
          yok." Evet faraza Zîşuur bir elmaya biri dese: "Sen benim san'atımsın." O
          elma  lisan-ı  hal  ile  ona  "Sus!"  diyecek.  "Eğer  bütün  yeryüzünde  bütün
          elmaların teşkiline muktedir olabilirsen, belki yeryüzünde münteşir bütün
          hemcinsimiz olan bütün meyvedarlara, belki sefinesiyle Hazine-i Rahmet-
          ten  gelen  bütün  Hedaya-yı  Rahmaniyeye  mutasarrıf  olabilirsen,  bana
          Rubûbiyet dava et." O elma böyle diyecek ve o ahmağın ağzına bir tokat
          vuracak..

            DOKUZUNCU LEM'A: Cüz'de cüz'îde, küllde küllîde, Küll-i Âlemde,
          Hayatta, Zîhayatta, İhyada olan sikkelerden, hâtemlerden, turralardan bazı-
          larına işaret ettik. Şimdi, nevilerde hesabsız sikkelerden bir sikkeye işaret
          edeceğiz.
   297   298   299   300   301   302   303   304   305   306   307