Page 304 - Risale-i Nur - Sözler
P. 304

306                                                                                                                                    SÖZLER


          ve gelmeleriyle Güneşin Vücudunu gösterdikleri gibi; gurublarıyla, zevâl-
          leriyle, Güneşin bekasını ve devamını ve birliğini gösteriyorlar.

            Aynen  öyle  de:  Şu  mevcûdat-ı  seyyale,  Vücudlarıyla  ve  Hayatlarıyla
          Vâcib-ül  Vücud'un  Vücub-u  Vücuduna  ve  Ehadiyetine  şehadet  ettikleri
          gibi; zevâlleriyle, ölümleriyle o Vâcib-ül Vücud'un Ezeliyetine, Sermedi-
          yetine ve Ehadiyetine şehadet ederler. Evet gece gündüz, kış ve yaz, asırlar
          ve devirlerin değişmesiyle gurub ve uful içinde teceddüd eden ve tazelenen
          masnuat-ı cemile, mevcûdat-ı latife, elbette bir âlî ve sermedî ve Daim-üt
          Tecelli bir Cemâl Sahibinin Vücud ve Beka ve Vahdetini gösterdikleri gibi;
          o masnuat, esbab-ı zahiriye-i süfliyeleriyle beraber zevâl bulup ölmeleri, o
          esbabın hiçliğini ve bir perde olduğunu gösteriyorlar. Şu hal kat'iyyen isbat
          eder  ki;  şu  san'atlar,  şu  nakışlar,  şu  Cilveler;  bütün  Esması  Kudsiye  ve
          Cemile  olan  bir  Zât-ı  Cemil-i  Zülcelâl'in  tazelenen  san'atlarıdır,  tahavvül
          eden  nakışlarıdır,  taharrük  eden  âyineleridir,  birbiri  arkasından  gelen
          sikkeleridir, Hikmetle değişen Hâtemleridir.

            Elhasıl: Şu Kitab-ı Kebir-i Kâinat, nasılki Vücud ve Vahdete dair Âyât-
          ı Tekviniyeyi bize Ders veriyor. Öyle de: O Zât-ı Zülcelâl'in bütün Evsaf-ı
          Kemaliye  ve  Cemâliye  ve  Celâliyesine  de  şehadet  eder.  Ve  kusursuz  ve
          noksansız  Kemal-i  Zâtîsini  isbat  ederler.  Çünki  bedihîdir  ki,  bir  eserde
          kemal, o eserin menşe ve mebdei olan fiilin kemaline delalet eder. Fiilin
          kemali  ise,  ismin  kemaline  ve  ismin  kemali,  sıfatın  kemaline  ve  sıfatın
          kemali,  şe'n-i  zâtînin  kemaline  ve  şe'nin  kemali,  o  Zât-ı  Zîşuunun
          kemaline, hadsen ve zarureten ve bedaheten delalet eder. Meselâ: Nasılki
          kusursuz bir kasrın mükemmel olan nukuş ve tezyinatı, arkalarında bir Usta
          ef'alinin mükemmeliyetini gösterir. O ef'alin mükemmeliyeti, o fâil ustanın
          rütbelerini gösteren ünvanları ve isimlerinin mükemmeliyetini gösterir. Ve
          o Esma ve ünvanlarının mükemmeliyeti, o ustanın san'atına dair sıfatlarının
          mükemmeliyetini  gösterir  ve  o  san'at  ve  sıfatlarının  mükemmeliyeti,  o
          san'at  sahibinin  şuun-u  zâtiye  denilen  kabiliyet  ve  İstidad-ı  Zâtiyesinin
          mükemmeliyetini  gösterir  ve  o  Şuun  ve  Kabiliyet-i  Zâtiyenin
          mükemmeliyeti,  o  Ustanın  Mahiyet-i  Zâtiyesinin  mükemmeliyetini
          gösterdiği     misillü ...     Aynen     öyle     de:     Şu     kusursuz,     futursuz
                    ِ
               َ نطَ ٍرو  َ فَنم َ ى  َ رتَ  َ ه َ ْ ل   Sırrına  mazhar  olan  şu  Âsâr-ı  Meşhude-i  Âlem,  şu
                        ى

                 ن ْ
          Mevcûdat-ı  Muntazama-i  Kâinatta  olan  San'at  ise;  bilmüşahede  bir
          Müessir-i Zil-İktidarın Kemal-i Ef'aline delalet eder. O Kemal-i Ef'al ise,
          bilbedahe  o  Fâil-i Zülcelâl'in  Kemal-i Esmasına  delalet  eder.  O Kemal-i
   299   300   301   302   303   304   305   306   307   308   309