Page 371 - Risale-i Nur - Sözler
P. 371
YİRMİBEŞİNCİ SÖZ 373
altında perde-i cümud-u tabiata sarılmış olduğu bir anda Kur'anın Lisan-ı
Semavîsinden
ِ
ِ
َر لاْاوَ ِ ض ْ َ َ تاو َ مس َ لا َ فَام ِ ِ َّ َ س َ ب َ ح َ َ لِلّ َ ه veyahut
ى َّ
َنِهيف ۪ َ ن َ ْ َ موَضر َ لاا َ َ و ْ َ عبسل ا َتا َ ومس َه ا ل ن َ لَحِب ن ت gibi Âyetleri işit, bak! Nasılki,
َّ
ن
ن ْ
ن
ن ْ َّ
ى َّ
ِّ
o ölmüş veya yatmış olan Mevcûdat-ı Âlem َ ِب ن تَح َ َّ َ س َ ب ح Sadâsıyla
ِّ ن
işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, hüşyar oluyorlar, kıyam edip zikre-
diyorlar. Ve o karanlık gökyüzünde birer camid ateşpare olan yıldızlar ve
yerde perişan mahlûkat, َ ِبَح َ ن ت Sayhasıyla ve Nuruyla işitenin nazarında
ِّ ن
gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar birer Kelime-i Hikmet-Nüma ve birer
Nur-u Hakikat-eda ve Küre-i Arz bir baş ve berr ve bahr, birer lisan ve
bütün hayvanlar ve nebatlar birer Kelime-i Tesbih-Feşan suretinde arz-ı
dîdar eder. Meselâ: Onbeşinci Söz'de isbat edilen şu misâle bak:
ِ
ِ
َ َ َ ر ِ ض ْ َ لاْاوَتاومسلا َِرا َ طق اَنم اوذ َ فن ْ ْ ن َ َ تَن َ اَمت َ ع طتسا ِ َن ِ ِ َ َ و َ ْا َ لا ْ َ ا َ ِ ن َ َ ِن ِ جْلا َ َ رشع اي َ َ م ْ
ْ ن
ْ
ن
ْ ْ
ى َّ
ِّ
ْ
ِ
ْ ن نذ
َ َ ٌظا َ وشَا ن َ نك َ م َي ل َ َ ع َ لس ن ْ ن ْ ِ ام َ َ ت َ ك َ ذ َ ب َ ِ نا َ ڬ َ َ ي َ ر ن ِّ ِّ ى ِ ِّ َ ِبف َ ا َ ِ ى َ َ ىا َ لا َ ء َ َ ر َ ِ ب َ نك ڬ ٍَنا طْل َ بََِّلاا ِ َ َ نو َ ف َ َ نتَ َ لا َاوذ َ فنا َ ف ن ْ ن
ن
ِ
ِ
َ نيزَدق
َء ى امسل اَا َّ َّ ْ َن اب ِ ِ ڬ َ َ لو َ ذ كتَا َ منكبر ى ِ َ لا َ ء َ ِ َ ىاَ ِّ ڬ َ َ ف َ ِب َ ا َ ِ ى َ ِ نا َ رصت ْ َ َ ت َ ن َ لافَ َ س احنَ َ وٍَرا َ ن َنم
ن
ْ
ن
ِّ
َّ
ٌ
ِّ
ِ
َ ِي ۪ ط اي َ َّشللَاموج َ رَا ا َ ه َ نْلع َ ح َ َ و َ ج ي۪ب اص ا َ َ ِ ب َ م َ ينهدلا
ً
ْ
ن ن
Âyetlerini dinle bak ki, ne diyor? Diyor ki: "Ey acz ve hakareti içinde
mağrur ve mütemerrid ve za'f ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve
cin! Emirlerime itaat etmezseniz haydi elinizden gelirse Hudud-u
Mülkümden çıkınız! Nasıl cesaret edersiniz ki, öyle bir Sultanın Emirlerine
karşı gelirsiniz; yıldızlar, aylar, güneşler, emirber neferleri gibi Emirlerine
itaat ederler. Hem tuğyanınızla öyle bir Hâkim-i Zülcelâl'e karşı mübareze
ediyorsunuz ki, öyle azametli muti' askerleri var. Faraza şeytanlarınız
dayanabilseler, onları dağ gibi güllelerle recmedebilirler. Hem küfranınızla
öyle bir Mâlik-i Zülcelâl'in memleketinde isyan ediyorsunuz ki,
cünudundan öyleleri var, değil sizin gibi küçük âciz mahlûklar, belki farz-ı
muhal olarak dağ ve Arz büyüklüğünde birer adüvv - ü kâfir