Page 381 - Risale-i Nur - Sözler
P. 381

YİRMİBEŞİNCİ  SÖZ                                                                                                            383


           Yâni; İnsan der: "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" Sen, de: "Kim onları
           bidayeten  İnşa  edip  Hayat  vermiş  ise,  o  diriltecek."  Onuncu  Söz'ün
           Dokuzuncu Hakikatının üçüncü temsilinde tasvir edildiği gibi; bir Zât, göz
           önünde bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese:
           "Şu  Zât,  efradı  istirahat için  dağılmış  olan  bir  taburu  bir  boru  ile  toplar.
           Tabur Nizamı altına getirebilir." Sen ey İnsan, desen; "İnanmam." Ne kadar
           divanece  bir  inkâr  olduğunu  bilirsin.  Aynen  onun  gibi  hiçten,  yeniden
           ordu-misâl  bütün  hayvanat  ve  sair  Zîhayatın  tabur-misâl  cesedlerini
           Kemal-i İntizamla ve Mizan-ı Hikmetle o bedenlerin zerratını ve letaifini
           "Emr-i  َ نكَنو     َ َ يف  َ ننك " ile kaydedip yerleştiren ve her karnda hattâ her baharda
                        ْ
                  ن
           rûy-i zeminde yüzbinler ordu-misâl zevilhayat enva'larını, taifelerini İcad
           eden bir Zât-ı Kadîr-i Alîm, tabur-misâl bir cesedin Nizamı altına girmekle
           birbiriyle tanışmış zerrat-ı esasiye ve ecza-yı asliyeyi bir sayha ile Sur-u
           İsrafil'in borusu ile nasıl toplayabilir? İstib'ad suretinde denilir mi? Denilse,
           eblehçesine bir divaneliktir.

             Makam-ı İrşadda Beyanat-ı Kur'aniye o derece müessir ve rakiktir ve o
           derece munis ve şefiktir ki, şevk ile Ruhu, zevk ile Kalbi; Aklı merakla ve
           gözü yaşla doldurur. Binler misâllerinden yalnız şu:
                         ِ   ِ            ِ ِ  ِ
             َ ة ً  َ وس     ْ     ْ  َ ج ا َ ر َة َ  ا َو َ  ا َ ش َ هد َ َ ق       َ حْلا ك َى َ ِه َ فَك َ لذ ى    َد َ ع َ بَن  َ م َ َ م  َ نكبو َ نل َ قَتس  َ ث َم َ ق  ن َّ     ilâ âhir... Yirminci

                                                   ن ْ

                                              ْ ْ
                                                     ن ْ
           Söz'ün Birinci Makamı'nda üçüncü Âyet mebhasinde isbat ve izah edildiği
           gibi  benî-İsrail'e  der:  "Musa  Aleyhisselâm'ın  Asâsı  gibi  bir  Mu’cizesine
           karşı sert taş, oniki gözünden çeşme gibi yaş akıttığı halde, size ne olmuş
           ki, Musa Aleyhisselâm'ın bütün Mu’cizatına karşı lâkayd ka-lıp; gözünüz
           kuru,  yaşsız,  kalbiniz  katı,  ateşsiz  duruyor?"  O  Sözde  şu  Mâna-yı  İrşadî
           izah edildiği için oraya havale ederek burada kısa kesiyorum.

             Makam-ı  İfham  ve  İlzamda  binler  misâllerinden  yalnız  şu  iki  misâle
           bak: Birinci misâl:
                                                     ِ
                                      ِ
                              ِ
                    َه َلث ِ ِ ۪  َ ن َ َ م  ْ  ِ ٍ  َ بَِاوت ن  َ ف َ  َاند    ْ     ْا  َى لٰ َ َ ع َ ب  َ عَا َ نْل َّ  ا َ َ زن  َّ        َ مم َ ٍ بي   ْ  َف َ ۪ َ ر  َ متن َ  َنا ِ    ْ نك  َ و
                         َ مَةرو
                     ْ
                             ن
                                                             ْ ن ْ
                                                ِ
                              ِ ۪  َ د َ ق َ ي  اصَ َ م َ تنك َنا  ِ ِ  َ لِلّ َ  ه  اَ ِ نودَنمَمنكء َ ىاده َ شَاوعدا َ و
                                     ْ ن
                                                                ْ
                                                        ن
                                                           ن
                                             ن ْ
                                                  ْ
                                 ن ْ
             Yâni:  "Eğer,  bir  şübheniz  varsa,  size  yardım  edecek,  şehadet  edecek
           bütün büyüklerinizi ve taraftarlarınızı çağırınız. Birtek Suresine bir nazire
           yapınız."  "İşarat-ül  İ'caz"da  izah  ve  isbat  edildiği  için  burada  yalnız
           icmaline   işaret   ederiz.   Şöyle  ki:  Kur'an-ı Mu’ciz-ül Beyan  diyor:  "Ey
   376   377   378   379   380   381   382   383   384   385   386