Page 386 - Risale-i Nur - Sözler
P. 386

388                                                                                                                                    SÖZLER


          onunla  çıkılacak  bir  merdivenleri  mi  var  tahayyül  ediyorlar  ki,  Senin
          Semavî  Haberlerini  tekzib  ederler.  Böyle  şarlatanların  inkârları,  hiç
          hükmündedir.

                                     َ  ا م َ  ل ه
                َ ب َ ن و َ ن    ن    َ ْلاَ م َ نك لوَ  َ تان َ ب َ ْلاَ  ن  َ   Veyahut:  Ukûl-ü  aşere  ve  erbab-ül  enva'

                                    ْ
                    ن

                          ن
          namıyla şerikleri itikad eden müşrik felasife gibi ve yıldızlara ve Melaike-
          lere  bir  nevi  Uluhiyet  isnad  eden  sabiiyyun  gibi,  Cenab-ı  Hakk'a  veled
          nisbet  eden  mülhid  ve  dâllînler  gibi,  Zât-ı  Ehad  ve  Samed'in  Vücub-u
          Vücuduna, Vahdetine, Samediyetine, İstiğna-yı Mutlakına zıd olan veledi
          nisbet ve Melaikenin Ubûdiyyetine ve ismetine ve cinsiyetine münafî olan
          ünûseti isnad mı ederler? Kendilerine Şefaatçi mi zannederler ki, Sana tabi
          olmuyorlar? İnsan gibi mümkin, fâni, beka-yı nev'ine muhtaç ve cismanî ve
          mütecezzi, tekessüre kabil ve âciz, dünyaperest, yardımcı bir vârise müştak
          mahlûklar için vasıta-i tekessür ve teâvün ve rabıta-i hayat ve beka olan
          tenasül, elbette ve elbette Vücudu Vâcib ve Daim, Bekası Ezelî ve Ebedî,
          Zâtı cismaniyetten mücerred ve muallâ ve mahiyeti tecezzi ve tekessürden
          münezzeh ve müberra ve Kudreti aczden mukaddes ve bîhemta olan Zât-ı
          Zülcelâl'e  evlâd  isnad  etmek,  hem  o  âciz,  mümkin,  miskin  İnsanlar  dahi
          beğenmedikleri ve izzet-i mağruranesine yakıştıramadıkları bir nevi evlâd
          yâni  hadsiz  kızları  isnad  etmek,  öyle  bir  safsatadır  ve  öyle  bir  divanelik
          hezeyanıdır  ki,  o  fikirde  olan  heriflerin  tekzibleri,  inkârları  hiçtir.
          Aldırmamalısın.  Herbir  sersemin  safsatasına,  her  divanenin  hezeyanına
          kulak verilmez.
                          ِ
            َ ن ونلقثمَ َ  َ مَ َ غ ٍمر  َ نم َ َ مهفَا َ رج اَم  َ  ات  Veyahut: Hırsa, hıssete alışmış tâği,
                                           َ  ا َ م َ   َ نل َ ه
                            ْ ن
                 ْ
                                           ْ ْ ن ْ

                         ْ   ْ   ن
                                 ْ
                                ً
          bâğî  dünyaperestler  gibi  Senin  tekâlifini  ağır  mı  buluyorlar  ki,  Senden
          kaçıyorlar ve bilmiyorlar mı ki, Sen ecrini, ücretini yalnız Allah'tan istiyor-
          sun  ve  onlara  Cenab-ı  Hak  tarafından  verilen  maldan  hem  Bereket,  hem
          fakirlerin hased ve beddualarından kurtulmak için, ya on'dan veya kırk'tan
          birisini kendi  fakirlerine vermek  ağır  bir  şey  midir  ki,  Emr-i  Zekatı ağır
          görüp İslâmiyetten çekiniyorlar? Bunların tekzibleri ehemmiyetsiz olmakla
          beraber, hakları tokattır. Cevab vermek değil...
            َ نو َ ب َ تْك  َ ه َ م َ يَ  َ فَبي َغْلا َ َ مهد ْ ن    ِ  َ م ا َ َ ع َ ن  ْ   Veyahut: Gayb-aşinalık dava eden budeîler
                              ن
                        ن ْ   ن ن
                             ْ
                        ن
          gibi ve Umûr-u Gaybiyeye dair tahminlerini yakîn tahayyül eden akılfüruş-
          lar   gibi,  Senin   Gaybî   Haberlerini   beğenmiyorlar  mı? Gaybî  Kitabları
          mı    var    ki,    Senin    gaybî    Kitabını    kabul    etmiyorlar.    Öyle    ise,
   381   382   383   384   385   386   387   388   389   390   391