Page 432 - Risale-i Nur - Sözler
P. 432
434 SÖZLER
bazı boncukları taksa, sonra "Bakınız! O sarayın ustasından daha ziyade
meharet ve servetim var ve kıymetdar zînetlerim var" dese; divanece bir
hezeyan eden bir sahtekârın nisbet-i san'atı gibidir.
ÜÇÜNCÜ ŞU'LE: Üç ziyası var.
BİRİNCİ ZİYA: Kur'an-ı Mu’ciz-ül Beyan'ın büyük bir Vech-i İ’cazı
Onüçüncü Söz'de beyan edilmiştir. Kardeşleri olan sair Vücuh-u İ’caz
sırasına girmek için bu makama alınmıştır. İşte Kur'anın herbir Âyeti, birer
necm-i sâkıb gibi İ’caz ve Hidayet Nurunu neşr ile küfür ve gaflet
zulümatını dağıttığını görmek ve zevketmek istersen; kendini Kur'anın
nüzulünden evvel olan o asr-ı cahiliyette ve o sahra-yı bedeviyette farzet ki,
herşey zulmet-i cehil ve gaflet altında perde-i cümud-u tabiata sarılmış
olduğu bir anda birden Kur'anın lisan-ı ulvîsinden
ِ
ِ
ِ َ مَ ا َ َ ف َ ِ ِ ن ه َ ِب َ ح َ َ لِلّ ِّ ن ن ي َ م َ ڬ َ َ يُ َ ۪ كح َ زي َ َ ْلا ن َو َ ا َ عْل َ ۪ز ن َ َ َ هو ْ َ لا َ ر ِ ض َ ْاو َتا َ و َ مسلا َ َ فَا َ مَ ِ ِ َ ح َّ ه َ بس
َ لِلَّ
ى َّ
ِ ِ
ِ
ِ
َ ۪ ك ي َِم َ ۪زع ي َ ِز َ ا َ حْل َ َ ْلا َ ِ سو َ هدق َ ْلاَكل َ َ ْلا َ م َ ِ ض َ ر لا َ ْاَ َ فَا َ َ و َ م َت ا َ وم َّ ى ا ل َ س
ن
ْ
gibi Âyetleri işit bak: O ölmüş veya yatmış mevcûdat – ı Âlem
َ ِ
ح
َ
َيَُ ...حبس Sadâsıyla işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, hüşyar
ب
َّ
ن
ن
ِّ
oluyorlar, kıyam edip zikrediyorlar. Hem o karanlık gökyüzünde birer
camid ateşpare olan yıldızlar ve yerdeki perişan mahlûkat,
َضر َ لاْاو َ عبسلا َ َ تا َ م َ و َ سلا َ َ ه لَ َ ِب ح ِّ َ ن ت Sayhasıyla işitenin nazarında nasıl
َّ ى ن
ن
ن
ن ْ َّ
ن ْ
gökyüzü bir ağız; bütün yıldızlar birer Kelime-i Hikmet-Nüma, birer Nur-u
Hakikat-Eda ve arz bir kafa ve berr ve bahr birer lisan ve bütün hayvanat
ve nebatat birer Kelime-i Tesbih-Feşan suretinde arz-ı dîdar eder. Yoksa bu
zamandan tâ o zamâna bakmakla, mezkûr zevkin dekaikini göremezsin.
Evet o zamandan beri Nurunu neşreden ve mürur-u zamanla ulûm-u
mütearife hükmüne geçen ve sair Neyyirat-ı İslâmiye ile parlayan ve
Kur'anın güneşiyle gündüz rengini alan bir vaziyet ile veyahut sathî ve
basit bir perde-i ülfet ile baksan; elbette herbir Âyetin ne kadar tatlı bir
Zemzeme-i İ’caz içinde ne çeşit zulümatı dağıttığını hakkıyla göremezsin
ve birçok Enva'-ı İ’cazı içinde bu nevi İ’cazını zevkedemezsin.
Kur'an-ı Mu’ciz-ül Beyan'ın en yüksek Derece-i İ’cazına bakmak ister-
sen, şu temsil dûrbîniyle bak. Şöyle ki: