Page 434 - Risale-i Nur - Sözler
P. 434
436 SÖZLER
ne kadar güzel, ne kadar lâyık" diyerek tasdik ediyorlar. Meselâ: Bütün
Daire-i İmkân ve Daire-i Vücuba bakan, hem o iki Şecere-i Azîmenin bir
tek dalı hükmünde olan Îmanın Erkân-ı Sittesi ve o Erkânın dal ve budak-
larının en ince meyve ve çiçekleri aralarında o kadar bir tenâsüb gözetile-
rek tasvir eder ve o derece bir müvazenet suretinde tarif eder ve o mertebe
bir münasebet tarzında izhar eder ki, Akl-ı Beşer idrakinden âciz ve
Hüsnüne karşı hayran kalır. Ve o Îman dalının budağı hükmünde olan
İslâmiyetin Erkân-ı Hamsesi aralarında ve o Erkânın tâ en ince teferruatı,
en küçük âdâbı ve en uzak gayatı ve en derin hikemiyatı ve en cüz'î
semeratına varıncaya kadar aralarında Hüsn-ü Tenâsüb ve Kemal-i Müna-
sebet ve tam bir müvazenet muhafaza ettiğine delil ise, o Kur'an-ı Câmiin
Nusus ve Vücuhundan ve İşarat ve Rumuzundan çıkan Şeriat-ı Kübra-yı
İslâmiyenin Kemal-i İntizamı ve Müvazeneti ve Hüsn-ü Tenâsübü ve
Rasaneti; cerhedilmez bir şahid-i âdil, şübhe getirmez bir Bürhan-ı Katı'dır.
Demek oluyor ki, Beyanat-ı Kur'aniye, beşerin ilm-i cüz'îsine, bahusus bir
Ümminin İlmine müstenid olamaz. Belki bir İlm-i Muhite istinad ediyor ve
cemi' eşyayı birden görebilir, Ezel ve Ebed ortasında bütün Hakaikı bir
anda müşahede eder bir Zâtın Kelâmıdır. Âmennâ...
İKİNCİ ZİYA: Hikmet-i Kur'aniyenin karşısında meydan-ı muarazaya
çıkan felsefe-i beşeriyenin, Hikmet-i Kur'ana karşı ne derece sukut ettiğini
Onikinci Söz'de izah ve temsil ile tasvir ve sair Sözlerde isbat ettiğimizden
onlara havale edip şimdilik başka bir cihette küçük bir müvazene ederiz.
Şöyle ki:
Felsefe ve Hikmet-i İnsaniye, dünyaya sabit bakar; mevcûdatın mahiyet-
lerinden, hasiyetlerinden tafsilen bahseder. Sâniine karşı vazifelerinden
bahsetse de, icmalen bahseder. Âdeta Kâinat Kitabının yalnız nakış ve
huruflarından bahseder, mânasına ehemmiyet vermez. Kur'an ise, dünyaya
geçici, seyyal, aldatıcı, seyyar, kararsız, inkılabcı olarak bakar. Mevcûdatın
mahiyetlerinden, surî ve maddî hâsiyetlerinden icmalen bahseder. Fakat
Sâni' tarafından tavzif edilen Vezaif-i Ubûdiyyetkâranelerinden ve Sâniin
İsimlerine ne vechile ve nasıl delalet ettikleri ve Evamir-i Tekviniye-i
İlâhiyyeye karşı inkıyadlarını tafsilen zikreder. İşte felsefe-i beşeriye ile
Hikmet-i Kur'aniyenin şu tafsil ve icmal hususundaki farklarına bakacağız
ki, Mahz-ı Hak ve Ayn-ı Hakikat hangisidir göreceğiz. İşte nasıl elimizdeki
saat, sureten sabit görünüyor. Fakat içindeki çarkların harekâtıyla, daimî
içinde bir zelzele ve âlet ve çarklarının ızdırabları vardır. Aynen onun gibi;
Kudret-i İlâhiyyenin bir Saat-ı Kübrası olan şu dünya, zahirî sabitiyetiyle
beraber daimî zelzele