Page 663 - Risale-i Nur - Sözler
P. 663

OTUZÜÇÜNCÜ  SÖZ                                                                                                              665


           Rahmet üstünde dahi bütün Rızka muhtaç Zîhayatların lâyık ve mükemmel
           bir tarzda İaşeleri ve Erzakları, bilbedahe terbiyekârane bir Rezzakıyet ve
           Şefkatkârane bir Rubûbiyeti gösterir. Ve o Terbiye ve İdare, bizzarure bir
           Rezzak-ı Kerim'i gösterir. Evet zeminin yüzünde Kemal-i Hikmetle terbiye
           edilen ve Kemal-i İnayetle Tezyin edilen ve Kemal-i Rahmetle Taltif edilen
           ve Kemal-i Şefkatle İaşe edilen bütün mahlûkat, birer birer bir Sâni'-i Hakîm,
           Kerim,  Rahîm,  Rezzak'ın  Vücubuna  şehadet  ve  Vahdetine işaret  ettikleri
           gibi, yeryüzünün mecmuunda tezâhür eden ve umumunda görülen ve Kasd
           ve İradeyi bilbedahe gösteren Hikmet-i Âmme; ve Hikmeti dahi tazammun
           eden umum masnuata şamil İnayet-i Tâmme; ve İnayet ve Hikmeti tazam-
           mun  eden  ve  umum  mevcûdat-ı  arziyeye  şamil  olan  Rahmet-i  Vasia;  ve
           Rahmet ve Hikmet ve İnayeti de tazammun eden umum Zîhayata şamil bir
           surette ve gayet kerimane bir tarzda olan Rızk ve İaşe-i Umumiyeyi birden
           nazara al, bak! Nasılki elvan-ı seb'a, ziyayı teşkil eder. Ve yeryüzünü tenvir
           eden o ziya, nasıl şübhesiz güneşi gösterir. Öyle de; o Hikmet içindeki İnayet
           ve İnayet içindeki Rahmet ve Rahmet içindeki İaşe-i Rızkî, nihayet derecede
           Hakîm, Kerim, Rahîm, Rezzak bir Vâcib-ül Vücud'un Vahdetini ve Kemal-
           i Rubûbiyetini büyük bir mikyasta, yüksek bir derecede, parlak bir surette
           gösterir. İşte ey sersem münkir-i gafil! Göz önündeki bu hakîmane, kerima-
           ne, rahîmane, rezzakane Terbiyeti ve bu acib ve Hârika ve Mu’cize Keyfiyeti
           ne ile izah edebilirsin? Senin gibi serseri tesadüfle mi? Ve kalbin gibi kör
           kuvvetle mi? Ve kafan gibi sağır tabiatla mı? Ve senin gibi âciz, camid, cahil
           esbabla mı? Yoksa nihayetsiz derecede mukaddes, münezzeh ve müberra,
           muallâ ve nihayetsiz derecede Kadîr, Alîm, Semi', Basîr olan Zât-ı Zülcelâl'e
           nihayetsiz  derecede  âciz,  cahil,  sağır,  kör,  mümkin,  miskin  olan  "tabiat"
           namını verip nihayetsiz hata işlemek mi istersin? Hem güneş gibi parlak şu
           Hakikatı,  hangi  kuvvet  ile  söndürebilirsin?  Hangi  perde-i  gaflet  altında
           saklayabilirsin?

                                  Onyedinci Pencere

                                                             ِ ِ
                                ِ
                               ي ٓ نمءومْلل تايلا  ِ ضرَلاْاو تاومسلا ف۪ نا
                                                    ِ
                                     ِ ٍ
                                            َ
                                          ٰ
                                                               َّ
                                                  َ
                                         َ
                             َ
                                               ْ
                                                       َ ٰ َّ
                                 ْ ُ
             Zeminin yüzünü yaz zamanında temaşa edip görüyoruz ki: İcad-ı Eşyada
           müşevveşiyeti iktiza eden ve intizamsızlığa sebeb olan nihayetsiz Sehavet
           ve bir Cûd-u Mutlak, gayet derecede bir İnsicam ve İntizam içinde görü-
           nüyor. İşte zemin yüzünü tezyin eden bütün nebatatı gör. Hem mizansızlığı
           ve  kabalığı  iktiza  eden  İcad-ı  Eşyadaki  sür'at-i  mutlaka  dahi  Kemal-i
           Mevzuniyet     içinde     görünüyor.     İşte     zemin     yüzünü    süslendiren
   658   659   660   661   662   663   664   665   666   667   668