Page 231 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 231

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-I                                                                                       233


           benim  düstur-u  hayatıma,  hem  Risale-in  Nur'un  Sırr-ı  İhlasına  gelmek
           ihtimali  bulunan  zararı  çabuk  tamir  ediniz.  Hem  o  otomobil  burada
           kalmasın,  en  büyük  hisseyi  veren  zâtın  yanına  gitsin.  Üç  ehemmiyetli
           sebebi izah ettiğim vakit, bu telaşımın Hakikatini anlarsınız. Zâten hem
           Şuhur-u  Selâse,  hem  üç  ay  mühim  mecmuaların  çıkmasına  kadar
           bütün  dünya  saltanatı  verilse  de  bakmamağa  mecburum.  Şayet
           otomobile verdiğiniz para tam çıkmazsa, o noksanını alâküllihal ben her
           şeyimi satıp tekmil etmeğe karar verdim. Umumunuza Selâm. Hakkınızı
           bana Helâl ediniz. Ben de sizi Helâl ediyorum.

                                          *  *  *
                  Aziz, Sıddık  Kardeşlerim!
                  Merak   etmeyiniz..    İnayet-i Rabbaniye    devamdadır.  Bu   yeni
                               ِ

                      للّ
           taarruzları      َ ٰ    ء آَّش    نا      akîm  kalacak,   hem   Nur'un  Fütuhatına yardım
                        ا
                              ْ َ
                      ُ
           edecek.  Şimdilik  telaşsız,  kanun  dairesinde  hakkımızdaki  kanunsuz
           muameleyi def'etmek için, bir Kardeşimiz Ankara'ya gitsin. Eski partinin
           müfettişi  Hilmi  Uran  ve  Afyon  Vilayetinin  müfettişi  meb'us  Celal'i  ve
           Diyanet  Riyaseti'nde  Ahmed  Hamdi  ve  ehl-i  vukuftaki  Yusuf  Ziya  gibi
           zâtları  görsün,  bize  edilen  kanunsuz  ve  keyfî  muameleyi  değiştirmeğe
           çalışsın.

                  Hem müsadere edilen “Zülfikar”  ve  “Asâ-yı  Musa”  ve  makine
           için  mahkemeye  ve  zabıtaya  deyiniz  ki:  "Bunların  nüshalarının  teksiri,
           hariç  içindir;  harice  gönderilecektir.  Madem  şimalde  üç  devlet  Kur'anı
           kabul edip mekteblerinde Ders vermeğe başlamışlar; ve madem Hindistan
           bu  hükûmetten  iki  milyon  liralık  Kur'an-ı  Kerim  istedi;  ve  madem
           “Zülfikar”  ve  “Asâ-yı  Musa”  Eczalarını  iki  sene  üç  mahkemeniz  ve
           feylesof Âlimleriniz onları tedkik ettikten sonra ittifakla beraetimize karar
           verip  bu  Kitabları  takdir  ve  tahsin  etmişler;  ve  madem  bu  iki  Kitab,
           Kur'anın iki Keskin Kılıncı ve iki parlak hüccetleridir ve en muannidleri
           de  teslime mecbur ediyorlar;  ve  madem  bu  iki eser,  dehşetli  ve  tahribci
           anarşistliği  yetiştiren,  şimalden  gelen  dinsizlik  cereyanına  karşı  tam
           mukabele edebilir bir kuvvette olduklarına binler ehl-i tahkik ve ehl-i fen
           şehadet ediyorlar; ve madem şimdiki hükûmet Kur'an Mekteblerini açıyor
           ve  mekteblere  dinî  Dersler  vermeğe  emretmiş;  elbette  bize  karşı  bu
           muamele, emsalsiz ve keyfî bir zulüm ve vatana ve millete ve asayişe ve
           hürriyet-i Vicdana bir cinayettir. Biz istemiyoruz ki, dünya siyaseti bize
           bulaşsın.   Yoksa,    haberiniz    olsun    ki;    biz     hakkımızı     tam
   226   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236