Page 105 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 105

ِ
                                           ِ
                        ِ
                                                              ِ ِ
                                    ِ ٍ
                        ِ ۪هدمح ِ ب ِ ِ حِبيُِ ِ َّلااِء َ شَ ِنمِناو ِِِِِِِِِِ ِ ِِهناحبس ِهمسا ِ ب
                                         ْ
                                            ْ َ
                         ْ َ
                             س َ س
                                       ْ
                                                                 ْ
                                                       س َ َ ْ س
                               ِّ
                                  ِ ِ
                    ِ
                                        ِ
           ِِِ ِ نۤارقْلا ِ ِ تافورح  ِ ِ ةئ ِ ِ ِ  ِ َٓ ارق ِتاباوثِددعب  ِ ِ ِ  ِهتاَكربِو  ِ ِ  ِ ِ للّا ِةمحرِو ِ ِمسكيَلع ِم ِ َلاس  ِ لَا
                               َ َ
                                                       ٰ
               ْ س
                      َ س س
                                                                          َّ س َ
                                              س س َ َ َ
                                    َ َ َ َ َ
                                                                 ْ ْ
                                                         س َ ْ َ َ
                                           ِ ِ
                                       ِ
                                ِ ناضمرِفِِانتين ِ بِاهومتْارق  ِ  ِ َّلا ۪ ت۪ ِ
                                         َ َّ
                                                َ س س َ َ
                                َ َ َ َ
                  Aziz, Sıddık, Mübarek Kardeşlerim!
                  Hâfız Ali'nin bu defaki Mektubunda çok mübarek Duaları beni
           ve  bizi  en  derin  Ruhumuzdan  mesrur  edip  şükre  sevketti.  Ve  her
           musibetzedeye  ve  hüzün  ve  kederlere  düşenlere  mana-yı  işarîsiyle
           mededres ve halaskâr ve şifa ve medar-ı sürur olan ِ َكردصِكَلِحرنَِ َ لََا
                                                                َ ْ
                                                                        ْ َ ْ َ
                                                                     َ
                                                                  َ
                                                                              ْ
                             ِ

           ve ِريُِِرسعْلاِعمِنا  her musibetzedeye  baktığı  gibi, bu geçen hastalık
              ا
                ْ س  ْ س  َ َ َّ
           cihetiyle  bize  de  baktığını  yazıyor.  Evet  Hâfız  Ali  o  noktayı  tam
           görmüş. Ben de tasdiken derim ki: Eğer o hastalık yirmi derece tezauf
           etseydi,  bizlere  kazandırdığı  neticeye  nisbeten  yine  ucuz  düşerdi  ve
           Rahmet  olurdu.  Fakat  Hâfız  Ali'nin  kendi  Üstadı  hakkında,  benim
           haddimden  pek  çok  ziyade  isnad  ettiği  meziyet  ve  masumiyeti;  onun
           masum  lisanıyla  hakkımda  medih  olarak  değil,  belki  bir  nevi  Dua
           olarak tasavvur ediyoruz.
                  Hem Hâfız Ali'nin,  Sava gibi  yerler, karyeler ve  Isparta, birer
           Medrese-i  Nuriye  hükmüne  geçmesi  ve  Risale-i  Nur'un  Sadık
           Şakirdleri  hârikulâde  olarak  günden  güne  yükselmeleri  ve  tenevvür
           etmeleri,  bizleri  belki  Anadolu'yu  belki  Âlem-i  İslâm'ı  mesrur  ve
           müferrah eden bir Hakikatlı haber telakki ediyoruz.
                  Âhir  fıkrasında,  Muhbir-i  Sadık'ın  haber  verdiği  "Manevî
           fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak, zaman ve zemin hemen hemen
           gelmesi"  diye  fıkrasına,  bütün  Ruh  u  Canımızla  Rahmet-i  İlahiyeden
           niyaz ediyoruz, temenni ediyoruz. Fakat biz Risale-i Nur Şakirdleri ise:
           Vazifemiz  Hizmettir,  Vazife-i  İlahiyeye  karışmamak  ve  Hizmetimizi
           Onun  Vazifesine  bina  etmekle  bir  nevi  tecrübe  yapmamak  olmakla
           beraber; kemmiyete değil, keyfiyete bakmak; hem çoktan beri sukut-u
           ahlâka  ve  hayat-ı  dünyeviyeyi  her  cihetle  Hayat-ı  Uhreviyeye  tercih
           ettirmeye     sevkeden     dehşetli     esbab     altında     Risale - i  Nur'un
   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110