Page 101 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 101
KASTAMONU LÂHİKASI 103
muhafaza ediyor. Ben de Abdülmecid vasıtasıyla ona yazdım ki:
Isparta'daki Kardeşlerimize yazdığım Mektublarda sen dahi bir
muhatabımsın, seninle muhabere kesilmemiş diye yazdım.
Hüsrev, Re'fet, Rüşdü'nün vaziyetlerini de merak ediyorum. Ve
bilhassa Hüsrev ne haldedir? Ve Nur Fabrikasının Sahibi Hâfız Ali
rahat mıdır?
Umum Kardeşlerimize birer birer Selâm ediyoruz.
* * *
Bugünlerde iki ince mes'ele kalbe geldi. Vaktinde Kaleme
alamadım. O vakit geçtikten sonra o ehemmiyetli Hakikatlara birer
işaret ederiz:
Birincisi: Kardeşlerimizden birisinin Namaz Tesbihatında
tekâsül göstermesine binaen dedim: Namazdan sonraki Tesbihatlar,
Tarîkat-ı Muhammediye'dir (A.S.M.) ve Velayet-i Ahmediye'nin
(A.S.M.) bir Evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu
kelimenin Hakikatı böyle inkişaf etti: Nasılki Risalete inkılab eden
Velayet-i Ahmediye (A.S.M.) bütün Velayetlerin fevkindedir; öyle de,
o Velayetin Tarîkatı ve o Velayet-i Kübranın Evrad-ı Mahsusası olan
Namazın akabindeki Tesbihat, o derece sair Tarîkatların ve Evradların
fevkindedir. Bu Sır dahi şöyle inkişaf etti ki:
Nasıl Zikir Dairesinde bir mecliste veyahut Hatme-i Nakşiyede
bir Mescidde birbiriyle alâkadar heyet-i mecmuada nuranî bir vaziyet
hissediliyor. Kalbi hüşyar bir zât, Namazdan sonra ِللّاِناحبس ِللّاِناحبسِ
ٰ َ َ ْ س
ٰ َ َ ْ س
deyip tesbihi çekerken, o Daire-i Zikrin Reisi olan Zât-ı Ahmediye
Aleyhissalâtü Vesselâm'ın müvacehesinde, yüz milyon tesbih
edenler, tesbih elinde çektiklerini manen hisseder; o Azamet ve
Ulviyetle ِللّاِ ناحبس ِللّاِ ناحبس der. Sonra o Serzâkirin Emr-i
ٰ
ٰ
َ َ ْ س
َ َ ْ س
ِ ِ
ِ ِ
للّ
Manevîsiyle ona ittibaen ِدمحْلا ِللّ ِدمحْلاِ dediği vakit, o Halka-i
ِ
ٰ
ٰ
س ْ َ
س ْ َ
Zikrin ve o çok geniş dairesi bulunan Hatme-i Ahmediye Aleyhissalâtü