Page 15 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 15

KASTAMONU LÂHİKASI                                                                                      17


           Avrupa  zalim  hükûmetleri  zulümleriyle  ve  Sevr  muahedesiyle  Âlem-i
           İslâm'a ve Merkez-i Hilafete ettikleri ihanete mukabil öyle bir mağlubiyet
           tokadını  yediler  ki;  dünyada  dahi  bir  cehenneme  girip  çıkamıyorlar,
           azabda çırpınıyorlar.
                  Evet bu mağlubiyet, aynen zelzele gibi, ihanetin cezasıdır. Burada
           çok  zâtlar  kat'iyyen  hükmediyorlar  ki:  Risalet-in  Nur'un  iki  merkez-i
           intişarı  olan  Isparta  ve  Kastamonu  vilayetleri  sair yerlere  nisbeten âfât-ı
           Semaviyeden mahfuz kaldıklarının sebebi, Risalet-in Nur'un verdiği İman-
           ı  Tahkikî  ve  Kuvvet-i  İtikadiyedir.  Çünki  böyle  âfâtlar,  za'f-ı  İmandan
           neş'et eden hataların neticesidir. Hadîsçe, Sadaka belayı def'ettiği gibi, o
           Kuvve-i İmaniye dahi o âfâta karşı derecesiyle mukabele ediyor.
                                           * * *
                  Aziz ve Sıddık ve Sadık ve Fedakâr ve Vefadar Kardeşlerim!
                  Sizin  bu  defaki  manevî  ve  Nurlu  hediyeniz  benim  nazarımda,
           Cennet-ül Firdevs'ten bir Desti Âb-ı Kevser hediyesi, Âlem-i Bekadan bize
           gelmiş  gibi  Ruhum  inşirah  ile  doldu,  bütün  duygularım  sürur  ile
           şükrettiler. Size uzun bir Mektub yazmak arzu ediyorum fakat zaman ve
           halim müsaade ve muvafakat etmediğinden kısa kesmeye mecbur oldum.
           Yalnız o hediyelerin hususî sahiblerine

                                             ا
            ِ
                                 ِ
                                 للّ
                                           للّ
                       ِ
            ِ
                                           ِ
                                   ا
            ı ِللّا ِءآَش ِام,  ِللّاَِكراب,  ِ ِ مسكقَّفو,  ِ ِ مسكدعسَا derim.
                                            ٰ
                َ ٰ
                        س ٰ
                                  ٰ
                     َ َ
                             َ َ
                                    س َ َ
                                               س َ َ ْ
                  Bilhassa  Yirmiyedinci  Mektub'un  Medresesinde  mütehassirane
           müştak  bulunduğum  Kardeşlerimle  maziye  gidip  tekrar  görüştüm  ve
           mükerreren ayrı ayrı görüşüyorum.
                                                                             ِ
                  Otuzbirinci   Âyetin   birinci  mukaddemesi   olan   َِٓ ض ِ رم ِم ِ تنسكِناِو
                                                                            ْ َ
                                                                        س ْ ْ َ ٰ
                                                                    ْ
           Cümlesi, binbeşyüz (1500) küsur olan makam-ı cifrîsiyle; ehl-i dalalet
           tarafından  aşılanan  manevî  hastalıkların  kısm-ı  a'zamı,  Risalet-in
           Nur'un Kur'anî ilâçlarıyla izale edilebilir diye işaret etmekle beraber;
           maatteessüf  ikiyüz  sene  kadar  dünyanın  ömrü  bâki  kalmışsa,  bir
           fırka- dâlle dahi devam edeceğine îma ediyor.
            ِ ادي ۪ عص ِ  اومميتف Cümlesi,  mana-yı  işarîsinde,  ikinci  emarenin  birinci
                    س َّ َ َ َ

                َ
           noktasında   س Harfi
                      ِ
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20