Page 226 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 226

228                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 Hem  otuz  günden  beri  İnebolu'dan  her  hafta  bir-iki  defa
          geldikleri halde; hiçbiri gelmeden, birden, sebebsiz, bir Has Talebe üç
          günde yayan olarak Hizb-ül Ekber'le beraber geldi. İkinci gün, güya
          onun  için  gönderilmiş  gibi  matbu'  Hizb-ül  Ekber-i  Nuriye'nin  bir
          kısmını aldı, götürdü.
                 Aziz Kardeşlerim,

          Bu  Hizb-i  Nuriye  benim  şahsıma  aid  pek  büyük  bir  Keramet-i
          Maneviyesi var. Şimdi beyan etmek zamanı geldi:

                 Yirmiüç sene evvel, Eski Said Yeni Said'e inkılab ettiği zaman,
                                                       ِ
                                                   ِ
                                                ِ
                                           ٍ
                                                             ٍ
          tefekkür  mesleğinde  gittiği  için    ِةنسِ ةداب ِ عِ  ِ نم ِ  ِ يرخِ ةعاسِ ركف ِ ت Sırrını
                                                                    ُّ
                                                                       َ َ
                                                           َ
                                                َ َ
                                            َ
                                                      ْ
                                                               َ َ س
                                             َ
                                                         ٌ ْ
          aradım. Her bir-iki senede o sır, ya arabî, ya türkçe bir Risaleyi netice
          verip  suret  değişiyordu.  Arabî  Katre  Risalesi'nden,  tâ  Âyet-ül  Kübra
          Risalesi'ne kadar, o Hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizb-ül
          Ekber-i Nuriye suret-i daimesine girdi. Yirmiüç seneden beridir ki, ne
          vakit sıkılsam ve fikir ve kalbe yorgunluk ve usanç gelse, bu hizbin bir
          kısmını mütefekkirane okumuşsam, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu
          izale ediyordu. Hattâ bilâ-istisna, her gece sabaha  yakın dört-beş saat
          meşguliyetten  gelen  usanç  ve  yorgunluk,  o  hizbin  altısından  birisini
          okumasıyla hiçbir Eseri kalmadığı bin defa tekerrür etmiş.
                 Mühim  bir  Hakikatı,  bu  Hakikat  münasebetiyle  bu  zamanda
          Ehl-i  Medreseye  ve  Hocalara  taalluk  eden  bir  mes'eleyi  beyan
          ediyorum. Şöyle ki:
                 Eski  zamandan  beri  ekser  yerlerde  Medrese  Taifesi,  Tekyeler
          Taifesine  serfüru'  etmiş;  yani  inkıyad  gösterip  onlara  Velayet
          semereleri  için  müracaat  etmişler.  Onların  dükkânlarında  Ezvak-ı
          İmaniyeyi ve Envâr-ı Hakikatı aramışlar. Hattâ Medresenin büyük bir
          Âlimi, Tekyenin küçük bir Veli Şeyhinin elini öper, tâbi' olurdu. O Âb-
          ı  Hayat  çeşmesini  Tekyede  aramışlar.  Halbuki  Medrese  içinde  daha
          kısa  bir  yol  Hakikatın  Envârına  gittiğini  ve  Ulûm-u  İmaniyede  daha
          sâfi  ve  daha  hâlis  bir  Âb-ı  Hayat  çeşmesi  bulunduğunu  ve  amel  ve
          Ubudiyet ve Tarîkattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir
          Tarîk-ı  Velayet;  İlimde,  Hakaik-i  İmaniyede  ve  Ehl-i  Sünnet'in  ilm-i
          Kelâmında
   221   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231