Page 139 - Resullerimiz Diyor Ki
P. 139
Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya,
gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyut-
lu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan
üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyut-
tur. Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi du-
rur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görün-
tü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü kay-
bı meydana gelir.
İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan meka-
nizmanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri si-
ze, odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu,
atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti meydana ge-
tirdi dese ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapa-
madığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?
Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan
alet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntü-
nün de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak
için de geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vası-
tasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimle-
rini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri
elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen gör-
mede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde
gerçekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi
sese de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gü-
rültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net
sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestra-
nın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsü-
nü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses
137