Page 29 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 29

İLK  HAYATI                                                                                                                         31


           dört  Talebe  birleşip,  kendisini  daima  tâciz  ettiklerinden  bir  gün  Şeyh
           Seyyid  Nur  Muhammed  Hazretlerinin  huzuruna  çıkıp,  izhar-ı  acz  ile
           arkadaşlarını şikâyet etmiyerek şöyle dedi:

               - Şeyh Efendi, bunlara söyleyiniz, benimle döğüştükleri vakit, dördü
           birden olmasınlar, ikişer ikişer gelsinler.

               Seyyid Nur Muhammed, küçük Said'in bu mertliğinden hoşlanarak:

               - Sen benim Talebemsin, kimse sana ilişemez! buyurdu.

               Bu  hâdiseden  sonra  "Şeyh  Talebesi"  diye  yâdedildi.  Burada  bir
           müddet  kaldıktan  sonra,  biraderi  Molla  Abdullah  ile  beraber  Nurşîn
           köyüne  geldiler.  Yaz  olması  dolayısiyle,  ahali  ve  Talebelerle  birlikte
           Şeyhan  yaylâsına  gittiler.  Orada,  biraderi  Molla  Abdullah  ile  bir  gün
           döğüşmüş.  Tâgî  Medresesi  Müderrisi  Mehmed  Emin  Efendi,  küçük
           Said'e:

               - Ne için Kardeşinin emrinden çıkıyorsun? diye işe karışmış.

               Bulundukları  Medrese,  meşhur  Şeyh  Abdurrahman  Hazretlerinin
           olması dolayısiyle, Hocasına şu yolda cevap verir:

               -  Efendim,  şu  Tekyede  bulunmak  hasebiyle,  siz  de  benim  gibi
           Talebesiniz. Şu halde burada Hocalık hakkınız yoktur! diyerek, gündüz
           vakti bile herkesin güçlükle geçebileceği cesim bir ormandan geceleyin
           geçerek Nurşîn'e gelir.

               Şarkî Anadolu'da Medrese teşkilâtındaki hususiyetlerden birisi şudur
           ki: İcazet almış bir Âlim, istediği köyde hasbetenlillâh bir Medrese açar;
           Medrese Talebelerinin ihtiyacı, iktidarı olursa Medrese sahibi tarafından,
           iktidarı  yoksa  halk  tarafından  temin  edilir;  Hoca  meccanen  Ders  verir,
           Talebelerin iaşe ve levazımatını da halk deruhte ederdi. Bunların içinde
           yalnız  Molla  Said,  hiçbir  suretle  Zekât  almıyordu.  Zekât  ve  başkasının
           eser-i minneti olan bir parayı katiyen kabul etmiyordu. (Hâşiye)

               ------------------
               (Hâşiye):  Zekât  ve  Sadaka ve  mukabilsiz  hiç bir  şey  almadığının  sebeb  ve  hikmeti,
           Risale-i  Nurdan  İkinci  Mektub  ve  sair  Risalelerde  beyan  edilmiştir.  Evet,  Molla  Saidin
           istikbalde Risale-i Nurla göreceği Hizmet-i İmaniyeyi Kemâl-i İhlâsla ifası ve bu Hizmetin
           meydana  gelebilmesi  için  "Uhrevî  Hizmetin  mukabilinde  hiç  birşey  taleb  etmemek"  olan
           Kudsî Düsturun icmâlî bir fihristesi, daha küçük yaşında iken Rahmet-i İlâhiyye tarafından
           Ruhunda yerleştirilmişti.
   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34