Page 484 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 484
486 BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
bir cilvesini gördüğünden, bana o Hilâfet-i Mâneviyenin bir mazharı na-
zariyle bakmak istiyor.
Evvelâ: Bâkî bir Hakikat, fâni şahsiyetler üstüne bina edilmez.
Edilse, Hakikata zulümdür. Her cihetle kemâlde ve devamda bulunan bir
Vazife, çürümeye ve çürütülmeye mâruz ve mübtelâ şahsiyetlerle bağlan-
maz; bağlansa, Vazifeye ehemmiyetli zarardır.
Sâniyen: Risale-i Nur'un tezâhürü, yalnız Tercümanının fikriyle
veyahut Onun ihtiyac-ı mânevî lisaniyle Kur'andan gelmiş yalnız o Ter-
cümanın istidadına bakan Feyizler değil; belki o Tercümanın muhatabları
ve Ders-i Kur'anda arkadaşları olan Hâlis ve Metin ve Sâdık Zâtların o
Feyizleri Ruhen istemeleri, ve kabûl ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi çok
cihetlerle o Tercümanın istidadından çok ziyade o Nur'ların Zuhuruna
medar oldukları gibi, Risale-i Nur'un ve Şâkirdlerinin Şahs-ı Mânevîsinin
Hakikatını onlar teşkil ediyorlar. Tercümanının da içinde bir hissesi var.
Eğer ihlâssızlıkla bozmazsa, bir takaddüm Şerefi bulunabilir.
Sâlisen: Bu zaman, Cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası, ne
kadar hârika da olsalar, cemaatın şahs-ı mânevîsinden gelen dehasına
karşı mağlûb düşebilir. Onun için, o mübarek Kardeşimin yazdığı gibi,
Âlem-i İslâm'ı bir cihette Tenvir edecek ve Kudsî bir Dehanın Nurları
olan bir Vazife-i Îmaniye; bîçare, zaif, mağlûb, hadsiz düşmanları ve onu
ihanetle, hakaretle çürütmeye çalışan muannid hasımları bulunan bir
şahsa yüklenmez. Yüklense, o kusurlu şahıs ihanet darbeleriyle düşman-
ları tarafından sarsılsa, o yük düşer, dağılır.
Râbian: Eski zamandanberi çok zâtlar, Üstadını veya Mürşidini veya
Muallimini veya Reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan
etmeleri, Dersinden ve İrşadından istifadeye vesile olması noktasında o
pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş. Hilâf-ı vâkıadır diye
tenkid edilmezdi. Fakat şimdi, Risale-i Nur Şâkirdlerine lâyık bir Üstada
muvâfık ulvî mertebe ve Fazileti, bîçâre, kusurlu bu şahsımda kabûl
ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle çalışmaları, bu noktada haddim-
den ziyade hüsn-ü zanları kabûl edebilir. Fakat, Risale-i Nur'un Şahs-ı
Mânevîsinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat,
başta zındıklar ve ehl-i dalâlet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hattâ sâfi
Kalb Ehl-i