Page 5 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 5

ÖNSÖZ                                                                                                                                       7


           yayılıp  dağılan  bu  Nurun,  memleketin  her  köşesinde  Feyiz  ve  Tesirini
           görenler, hayret ve dehşetler içinde sormaya başladılar: "Şöhreti memle-
           ketimizin her tarafını kaplayan bu Zat kimdir? Hayatı, Eserleri, meslek ve
           meşrebi nedir? Tuttuğu yol bir Tarikat mı, bir cemiyet mi, yoksa siyasî
           bir teşekkül müdür?"

               Bununla  da  kalmadı;  derhal  gerek  idarî  ve  gerek  adlî  çok  mühim
           takipler  ve  pek  ciddî  tetkikler,  uzun  ve  müselsel  mahkemeler  cereyan
           etti... Neticede, bu İlâhî Tecellinin gönüller ülkesine kurulan bir "İman
           ve  İrfan  Müessesesi"nden  başka  birşey  olmadığı  tahakkuk  edince,
           Adaletin  İlâhî  bir  surette  Tecellisi  şu  şekilde  zuhur  etti:  "Bediüzzaman
           Said Nursî ve bütün Risale-i Nur Eserlerinin beraeti" kararı resmen ilân
           edildi. Ve artık, Ruhun maddeye, Hakkın bâtıla, Nurun zulmete, İmanın
           küfre her zaman galebe çalacağı, Ezelden Ebede değişmiyecek olan İlâhî
           Kanunların başında gelen bir Hakikat olduğu güneşler gibi belirdi.

               Herhangi  bir  iklimde  zuhur  eden  bir ıslahatçının  Mahiyet  ve  Haki-
           katını, Sadakat ve Samimiyetini gösteren en gerçek miyar, Davâsını ilâna
           başladığı  ilk  günlerle,  muzaffer  olduğu  son  günler  arasında  ferdî  ve
           içtimaî,  uzvî  ve  ruhî  Hayatında  Vücuda  gelen  değişiklik  farklarıdır,
           derler.

               Meselâ: O adam ilk günlerde mütevazi, âlicenap, Feragat ve mahvi-
           yetkâr,  hulâsa;  bütün  ahlâk  ve  Fazilet  bakımından  cidden  örnek  olan
           gayet temiz ve son derecede mümtaz bir şahsiyetti. Bakalım, Cihadında
           muzaffer olup hislerde, emellerde, gönüllerde yer tuttuktan sonra yine o
           eski temiz ve örnek halinde kalabilmiş mi? Yoksa, zafer neş'esiyle birçok
           büyük sanılan kimseler gibi, yere göğe sığmaz mı olmuş?

               İşte büyük küçük herhangi bir Davâ ve Gaye sahibinin mahiyet ve
           hakikatını, şahsiyet ve hüviyetini en hakikî çehresiyle aksettirecek olan
           en berrak ayna budur.

               Tarih  boyunca,  bu  müthiş  imtihanı  kazanmanın  Şaheser  Misalini,
           evvelâ  Peygamberler  ve  bilhassa  Sultan-ül  Enbiya  Sallâllahu  Aleyhi
           Vesellem  Efendimiz,  sonra  Onun  Halife  ve  Sahabeleri  ve  daha  sonra
           Onların nurlu yolunda yürüyen büyük Zatlar vermişlerdir.

                                             * * *
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10