Page 10 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 10

12                                                                                        BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


              İşte Bediüzzaman, bu müstesna Tecellinin en parlak misalidir. Bütün
          ömrü  boyunca  mücerred  yaşadı.  Dünyanın  bütün  meşru  lezzetlerinden
          tamamen mahrum kaldı. Bir yuva kurmak ve orada mes'ud bir aile hayatı
          geçirmek  sevdasına  düşmeye  vakit  ve  fırsat  bulamadı.  Fakat,  Cenab-ı
          Hak,  kendisine  öyle  şeyler  İhsan  etti  ki,  fâni  kalemlerle  tarif
          olunamıyacak kadar muazzam ve muhteşemdir.

              Bugün,  dünyada  hangi  bir  aile  reisi  -  mânen  -  Bediüzzaman
          Hazretleri  kadar  mes'uddur?  Hangi  bir  baba,  milyonlarla  evlâda  sahib
          olmuştur? Hem de nasıl evlâdlar!... Ve hangi bir Üstad, bu kadar Talebe
          yetiştirebilmiştir?

                                                      ِ ِ ِ
              Bu  Kudsî  ve  Ruhî  Rabıta  -   ٰلاعت  للّا      نذاب-  dünyalar  durdukça
                                              َ َ
                                                        ْ
                                                  ٰ
          duracak  ve  Nurdan  bir  sel  halinde  Ebediyetlere  kadar  akıp  gidecektir.
          Çünki bu İlâhî Dâvâ, Kur'an-ı Kerimin Nur deryasında tebellür eden bir
          varlık olduğu gibi, Kur'andan doğmuş ve Kur'anla beraber yaşıyacaktır...


              Şefkat ve Merhameti:

              Büyük Üstad, Hak ve Hakikatı tâ çocukluğunda bulmuştu. Kalbinin
          Feryadını  ve  Ruhunun  Münâcâtını  dinlemek  için  mağaralara  kapandığı
          günlerde bile, İbadet ve Taatten, Tefekkür ve Murakabelerden Feyiz ve
          Huzur almanın zevkine ermiş olan bir "Ârif-i Billâh" idi.

              Lâkin;  karanlık  gece  dalgalarını  andıran  korkunç  küfür  ve  ilhad
          kâbusunun Müslüman Dünyasını ve dolayısiyle memleketimizi kaplamak
          üzere  olduğu  o  tehlikeli  günlerde,  yatağından  fırlayan  bir  arslan  gibi,
          yanardağları andıran bir kükreyişle Cihad meydanına atıldı. Bütün rahat
          ve huzurunu bu mukaddes Dâvaya feda etti. Ve işte bu Hikmete mebnidir
          ki; o gündenberi her Sözü bir dilim lâv, her Fikri bir ateş parçası olmuş.
          Düştüğü gönülleri yakıyor, hisleri, fikirleri alevlendiriyor...

              Büyük  Üstadın  tam  bir  Uzlet  ve  İnzivadan  sonra,  tekrar  İrşad  ve
          cemiyet  hayatına  atılması,  aynen  İmam-ı  Gazalî'nin  hayatında  geçirmiş
          olduğu o mühim ve tarihî merhaleye benzemektedir.

              Demek ki, Cenab-ı Hak, büyük Mürşidleri böyle bir müddet İnzivada
          Terbiye,  Tasfiye  ve  Tezkiye  ettikten  sonra  Tenvir  ve  İrşad  Vazifesiyle
          mükellef    kılıyor.    Ve    bu    sebebledir    ki,    bir   mâ - i  mukattardan
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15