Page 547 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 547

AFYON   HAYATI                                                                                                               549


               Benim  şahsımı  çürütmek  fikriyle  bir  kısım  resmî  me'murlar  hiç
           kimsenin  inanmıyacağı  isnadlarda  bulundular.  Pek  acib  iftiraları  işâaya
           çalıştılar.  Fakat  kimseyi  inandıramadılar.  Sonra,  pek  âdi  bahanelerle,
           zemheririn  en  şiddetli  soğuk  günlerinde  beni  tevkif  ederek,  büyük  ve
           gayet  soğuk  ve  iki  gün  sobasız  bir  koğuşta  tecrid-i  mutlak  içinde
           hapsettiler.  Ben  küçük  odamda  günde  kaç  defa  soba  yakar  ve  daima
           mangalımda  ateş  varken  zâfiyet  ve  hastalığımdan  zor  dayanabilirdim.
           Şimdi, bu vaziyette hem soğuktan bir sıtma, hem dehşetli bir sıkıntı ve
           hiddet  içinde  çırpınırken  bir İnâyet-i İlâhiyye  ile  bir  Hakikat  Kalbimde
           inkişaf  etti.  Mânen:  "Sen  hapse,  Medrese-i  Yûsufiye  namı  vermişsin;
           hem Denizli'de sıkıntınızdan bin derece ziyade, hem ferah, hem mânevî
           kâr,  hem  oradaki  mahpusların  Nurlardan  istifadeleri, hem  büyük  daire-
           lerde  Nurların  Fütuhatı  gibi  neticeler,  size  şekvâ  yerinde  binler  şükret-
           tirdi. Herbir  saat hapsinizi ve sıkıntınızı, on saat İbadet hükmüne getirdi.
           O  fâni  saatleri bâkileştirdi.  للّا    ءا    ِ   ا   ن     ٓش   bu Üçüncü Medrese-i Yûsufiyede-
                                      ُ  َ ٰ  ْ َ
           ki musîbetzedelerin Nurlardan İstifadeleri ve Teselli bulmaları, Senin bu
           soğuk  ve  ağır  sıkıntını  hararetlendirip,  sevinçlere  çevirecek  ve  hiddet
           ettiğin adamlar, eğer aldanmışlarsa bilmiyerek sana zulmediyorlar. Onlar,
           hiddete  lâyık  değiller.  Eğer  bilerek  ve  garazla  ve  dalâlet  hesabına  Seni
           incitiyorlar ve işkence yapıyorlarsa, onlar pek yakın bir zamanda, ölümün
           îdam-ı  ebedîsiyle  kabrin  haps-i  münferidine  girip,  daimî  sıkıntılı  azab
           çekecekler. Sen, onların zulmü yüzünden hem Sevab, hem fâni saatlerini
           bâkileştirmeyi, hem mânevî lezzetleri, hem Vazife-i İlmiye ve Dîniyyeyi
           İhlâs  ile  yapmasını  kazanıyorsun" diye Ruhuma ihtar edildi. Ben de bü-
                           ِ
           tün kuvvetimle   د   م َ ْ ُ ٰ      َا   حْل ! dedim. İnsaniyet damariyle o zâlimlere acıdım.
                              للّ

           "Ya  Rabbî!  Onları  ıslah  eyle!"  diye  Dua  ettim.  Bu  yeni  hâdisede,
           ifademde Dahiliye Vekâletine yazdığım gibi, on vecihle kanunsuz olduğu
           ve  kanun  namına  kanunsuzluk  eden  o  zâlimler -asıl  suçlu  onlar  olması
           gibi-  öyle  bahaneleri  aradılar;  işitenleri  güldürecek  ve  hakperestleri
           ağlattıracak  iftiraları  ve  uydurmalariyle,  Ehl-i  İnsâfa  gösterdiler  ki,
           Risale-i  Nur'a  ve  Şâkirdlerine  ilişmeye  kanun  ve  hak  cihetinde  imkân
           bulamıyorlar, divaneliğe sapıyorlar...

               Ezcümle:  Bir  ay  bizi  tecessüs  eden  me'murlar,  birşey  bahane
           bulamadıklarından bir pusla yazıp ki: "Said'in hizmetkârı bir dükkândan
           rakı    almış     Ona     götürmüş. "    O    puslayı    imza     ettirmek     için
   542   543   544   545   546   547   548   549   550   551   552