Page 741 - Yaratılış Atlası 1. Cilt
P. 741

Harun Yahya





                 Neo-Darwinizm'in Umutsuz Çabalar›


                 Darwin'in teorisi 20. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde keflfedilen genetik kanunlar› karfl›s›nda tam anlam›yla bir
             açmaza girmiflti. Bunun üzerine Darwin'e sadakat göstermekte kararl› olan bir grup bilim adam›, 1941 y›-
             l›nda Amerikan Jeoloji Derne¤i'nin düzenledi¤i bir toplant›da biraraya geldiler. G. Ledyard Stebbins ve

             Theodosius Dobzhansky gibi genetikçilerin, Ernst Mayr ve Julian Huxley gibi zoologlar›n, George Gaylord
             Simpson ve Glen L. Jepsen gibi paleontologlar›n uzun tart›flmalar sonucunda vard›klar› sonuç, Darwi-
             nizm'e yeni bir "yama" yapmak oldu.
                 Bu kifliler, Darwin'in aç›klayamad›¤› ve Lamarck'a dayanarak çözmeye çal›flt›¤› "canl›lar› gelifltiren ya-

             rarl› de¤iflikliklerin kayna¤› nedir?" sorusuna, "rastgele mutasyonlar" cevab›n› verdiler. Darwin'in do¤al
             seleksiyon tezine mutasyon kavram›n›n eklenmesiyle ortaya ç›kan bu yeni teoriye de "Modern Sentetik Ev-
             rim Teorisi" ad›n› koydular. K›sa sürede bu yeni teori "neo-Darwinizm" olarak bilindi ve teoriyi ortaya
             atanlar da "neo-Darwinistler" olarak an›lmaya baflland›.

                 Bundan sonraki ony›llar, neo-Darwinizm'i ispatlamak için yap›lan umutsuz giriflimlere sahne oldu. Mu-
             tasyonlar›n, yani bir canl›n›n genlerinde d›fl etkenler sonucunda meydana gelen kopma, yer de¤ifltirme ve
             bozulmalar›n, her zaman için hasara yol açt›¤› biliniyordu. Ancak yine de neo-Darwinistler binlerce deney
             yaparak "faydal› mutasyon" örne¤i oluflturmaya çal›flt›lar. Tüm bu çabalar hep fiyasko ile sonuçland›.

                 Neo-Darwinistler, öte yandan da, ilk canl› organizmalar›n, teorinin iddia etti¤i gibi ilkel dünya koflulla-
             r›nda tesadüfen ortaya ç›km›fl olabilece¤ini ispatlamaya çal›flt›lar. Ancak ayn› fiyasko bu alanda da yaflan-
             d›. Canl›l›¤›n tesadüfen ortaya ç›k›fl›n› ispatlamay› hedefleyen deneylerin hepsi baflar›s›z oldu. Olas›l›k he-
             saplar›, canl›l›¤›n yap›tafl› olan proteinlerden tek bir tanesinin bile tesadüflerle oluflamayaca¤›n› ortaya koy-

             du. En küçük canl› birimi olan hücre ise -evrimcilerin iddia etti¤i gibi- ilkel ve kontrolsüz dünya koflullar›n-
             da rastlant›lar sonucu oluflmak flöyle dursun, 20. yüzy›l›n en ileri teknolojilerine sahip laboratuvarlar›nda
             bile sentezlenemedi.
                 Neo-Darwinist teori, bir yandan da fosil kay›tlar› taraf›ndan hezimete u¤rat›ld›. Y›llar süren arkeolojik

             çal›flmalarda bulunan fosiller aras›nda, neo-Darwinist teorinin öne sürdü¤ü gibi, canl›lar›n ilkel türlerden
             geliflmifl türlere kademe kademe evrimleflti¤ini göstermesi gereken "ara geçifl formlar›"na dünyan›n hiçbir
             yerinde rastlanamad›. Yürütülen karfl›laflt›rmal› anatomi çal›flmalar› ise, birbirlerinden evrimlefltikleri var-
             say›lan canl›lar›n çok farkl› anatomik özelliklere sahip olduklar›n› ve asla birbirlerinin atas› ya da devam›

             olamayacaklar›n› gösterdi.
                 Ama neo-Darwinizm bilimsel bir teori de¤il, ideolojik bir dogma, hatta bir tür "bat›l din"di. Öyle ki neo-
             Darwinist teorinin en önde gelen kurucular›ndan biri olan Julian Huxley, 1958'de yay›nlad›¤› Religion Wit-
             hout Revelation (Vahiysiz Din) adl› kitab›nda bunu aç›kça ifade etmiflti. Huxley, evrimin neden bir din oldu-

             ¤unu bir baflka yaz›s›nda da flöyle aç›kl›yordu:
                 Bir din, temelinde dünyan›n geneline yönelik ve hepsini kapsayan bir bak›fl aç›s›d›r. Dolay›s›yla evrim, bir za-
                 manlar Tanr›'ya inanc›n üstlendi¤i fonksiyonu yerine getirebilir, yani insano¤lunun inanç ve umutlar›n› koordi-
                 ne eden güçlü bir prensip olabilir. 12

                 Ayn› gerçek, kendisini "kararl› bir evrimci" olarak tan›mlayan Kanadal› düflünür Michael Ruse taraf›n-
             dan 1993 y›l›nda düzenlenen bir konferansta flöyle aç›klanmaktad›r: "Hiç kuflku yoktur ki geçmiflte, ve ha-
             len günümüzde de, bir çok evrimci evrimi, dinsiz bir dine özgü unsurlara sahip bir fikir olarak benimse-
             mifltir... Bana öyle geliyor ki bilimsel bir teori olarak evrim, temeline inildi¤inde, kendini bir anlamda natu-

             ralizmin hizmetine sunmufltur..."      13
                 ‹flte bu nedenle, evrim teorisinin savunucular› bütün aleyhte delillere ra¤men teoriyi savunmaya hala
             devam etmektedirler. Onlara göre evrim, kendisinden asla vazgeçilemeyecek bir inançt›r. Aralar›ndaki fikir
             ayr›l›klar›n›n tek nedeni, evrimin nas›l gerçekleflti¤i yönündeki farkl› modellerdir. Bu farkl› modellerin en

             önemli örne¤i ise, "s›çramal› evrim" olarak bilinen fantastik senaryodur.













                                                                                                                          Adnan Oktar    739
   736   737   738   739   740   741   742   743   744   745   746