Page 875 - Yaratılış Atlası 1. Cilt
P. 875

Harun Yahya






             nüfltürür ve beyne iletirler. Bu sinyaller de beyin tarafından tat olarak algılanırlar. Bir çikolatayı ya da sev-
             di¤iniz bir meyveyi yedi¤inizde aldı¤ınız tat, elektrik sinyallerinin beyin tarafından yorumlanmasıdır. Dı-
             flarıdaki nesneye ise asla ulaflamazsınız; çikolatanın kendisini göremez, koklayamaz ve tadamazsınız. Ör-

             ne¤in, beyninize giden tat alma sinirleri kesilse, o an yedi¤iniz herhangi bir fleyin tadının beyninize ulaflma-
             sı mümkün olmaz; tat duyunuzu tamamen yitirirsiniz.
                 Bu noktada karflımıza bir gerçek daha çıkar: Bir yiyece¤i tattı¤ımızda bir baflkasının o yiyecekten aldı-
             ¤ı tadın veya bir sesi duydu¤umuzda baflka birisinin duydu¤u sesin bizim algıladıklarımız ile aynı oldu-
             ¤undan emin olmamız mümkün de¤ildir. Bu gerçekle ilgili Lincoln Barnett flöyle demektedir:

                 Hiç kimse kendisinin kırmızıyı görüflünün ya da Do notasını duyuflunun baflka bir insanınki ile aynı olup olma-
                 dı¤ını bilemez. 196
                 Dokunma duyumuza gelince de, de¤iflen bir fley olmadı¤ını görürüz. Bir cisme dokundu¤umuzda dıfl

             dünyayı ve nesneleri tanımamıza yardımcı olacak bilgiler, derideki duyu sinirleri aracılı¤ıyla beyne ulafltı-
             rılırlar. Dokunma hissi beynimizde oluflur. Zannedildi¤i gibi dokunma hissini algıladı¤ımız yer parmak uç-
             larımız ya da derimiz de¤il, yine beynimizdeki dokunma merkezidir. Bizler nesnelerden gelen elektriksel
             uyarıların beynimizde de¤erlendirilmesi sonucu sertlik ya da yumuflaklık, sıcaklık ya da so¤ukluk gibi, nes-

             neleri tanımlayan farklı farklı hisler duyarız. Hatta bir cismi tanımaya yarayan her türlü detayı bu uyarılar
             sonucunda elde ederiz. Bu önemli gerçekle ilgili olarak B. Russel ve L. Wittgeinstein gibi ünlü filozofların
             düflünceleri flöyledir:

                 …Bir limonun gerçekten var olup olmadı¤ı ve nasıl bir süreçle varlafltı¤ı sorulamaz ve incelenemez. Limon, sa-
                 dece dille anlaflılan tat, burunla duyulan koku, gözle görülen renk ve biçimden ibarettir ve yalnız bu nitelikleri
                 bilimsel bir arafltırmanın ve yargının konusu olabilir. Bilim, nesnel dünyayı asla bilemez.       197
                 Yani beynimizin d›fl›ndaki maddesel dünyaya ulaflmamız imkansızdır. Muhatap oldu¤umuz tüm nes-
             neler, gerçekte görme, iflitme, dokunma gibi algıların toplamından ibarettir. Algı merkezlerindeki bilgileri

             de¤erlendiren beynimiz, yaflamımız boyunca maddenin bizim dıflımızdaki "aslı" ile de¤il, beynimizdeki
             kopyaları ile muhatap olur. Biz ise bu kopyaları dıflımızdaki gerçek madde zannederek yanılırız.


                 Beynimizin ‹çinde Oluflan "Dıfl Dünya"

                 Buraya kadar anlattı¤ımız fiziksel gerçekler bizi tartıflılmaz bir sonuca ulafltırır: Bizim gördü¤ümüz, do-
             kundu¤umuz, duydu¤umuz ve adına "madde", "dünya" ya da "evren" dedi¤imiz kavramlar, asl›nda beyni-
             mizde yorumlanan elektrik sinyalleridir. Biz hiçbir zaman maddenin, beynimiz d›fl›ndaki asl›na ulaflama-

             y›z. Ancak d›fl dünyan›n beynimizde oluflan görüntüsünü görür, duyar ve tadar›z.
                 Örne¤in meyve yiyen biri, aslında meyvenin beynindeki algısıyla muhataptır, aslıyla de¤il. Kiflinin
             "meyve" diye nitelendirdi¤i fley, meyvenin biçimi, tadı, kokusu ve sertli¤ine ait elektriksel bilginin beyinde

             algılanmasından ibarettir. E¤er beyne giden görme sinirini keserseniz, meyve görüntüsü de bir anda yok
             olur. Veya burundaki algılayıcılardan beyne uzanan sinirdeki bir kopukluk, koku algınızı tamamen ortadan
             kaldırır. Çünkü meyve, birtakım elektrik sinyallerini beynin yorumlamasından baflka bir fley de¤ildir.
                 Üzerinde düflünülmesi gereken ayrı bir nokta da uzaklık hissidir. Uzaklık, örne¤in bu kitapla aranızda-
             ki mesafe, sadece beyninizde meydana gelen bir boflluk hissidir. Bir insanın kendisinden çok uzakta sandı-

             ¤ı maddeler de aslında beyninin içindedir. Örne¤in insan gö¤e bakıp yıldızları seyreder ve bunların milyon-
             larca ıflık yılı uzakta olduklarını sanır. Oysa yıldızlar onun içinde, beynindeki görüntü merkezindedirler. Bu
             yazıları okurken içinde oturdu¤unuzu sandı¤ınız odanın da aslında içinde de¤ilsiniz; aksine oda sizin içi-

             nizdedir. Bedeninizi görmeniz, sizi odanın içinde oldu¤unuza inandırır. Ancak flunu unutmayın; bedeni-
             niz de beyninizde oluflan bir görüntüdür.
                 Tüm di¤er algılarınız için de aynı durum geçerlidir. Örne¤in siz yan odadaki televizyonun sesini duy-
             du¤unuzu sanırken aslında beyninizin içindeki sesle muhatapsınızdır. Metrelerce uzaktan geldi¤ini sandı-
             ¤ınız ses de, hemen yanınızdaki kiflinin konuflması da aslında beyninizdeki birkaç santimetrekarelik duy-

             ma merkezinde algılanmaktadır. Bu algı merkezinin dıflında sa¤, sol, ön, arka gibi bir kavram yoktur. Yani
             ses sa¤dan, soldan veya havadan size ulaflmaz; sesin geldi¤i bir yön yoktur.







                                                                                                                          Adnan Oktar    873
   870   871   872   873   874   875   876   877   878   879   880