Page 880 - Yaratılış Atlası 1. Cilt
P. 880

le getirmektedir:
                          Gözlerin beyinde resimler oluflturdu¤unu söylemeye yönelik bir e¤ilim söz konusudur, fakat bundan kaç›nmak
                          gerekir. Beyinde bir resim olufltu¤u söylenirse bunu görmesi için içte bir göz daha olmas› gerekir -fakat bu gö-
                          zün resmini görebilmek için bir göze daha ihtiyaç olacakt›r... ve bu da sonsuz bir göz ve resim olmas› anlam›na
                          gelir. Bu mümkün olamaz.    200

                          Maddeden baflka bir varl›¤› kabul etmeyen materyalistlerin içinden ç›kamad›klar› sorunlardan biri bu-
                     dur: Gören, gördü¤ünü alg›layan ve tepki veren "içteki göz" kime aittir?
                          Karl Pribram da bilim ve felsefe dünyas›nda, alg›y› hissedenin kim oldu¤u ile ilgili bu önemli aray›fla
                     dikkat çekmifltir:

                          Yunanl›lardan beri, filozoflar "makinenin içindeki hayalet", "küçük insan›n içindeki küçük insan", vb. üzerine
                          düflünüp durmufllard›. Ben" -beyni kullanan varl›k- nerededir? As›l bilmeyi gerçeklefltiren kim? Assisi'li Aziz
                          Francis'in de söylemifl oldu¤u gibi: "Arad›¤›m›z fley bakan›n ne oldu¤udur."       201
                          fiimdi flunu düflünün: Elinizdeki kitap, içinde oturdu¤unuz oda, k›saca önünüzdeki bütün görüntüler

                     beyninizin içinde görülmektedir. Peki bu görüntüleri atomlar m› görüyor? Hem de kör, sa¤›r, bilinçsiz
                     atomlar... Neden atomlar›n bir k›sm› bu özellikleri kazanm›fl da, di¤erleri kazanamam›fl?... Düflünmemiz,
                     kavramam›z, hat›rlamam›z, sevinmemiz, üzülmemiz, bütün bunlar bu atomlar›n aras›ndaki kimyasal reak-
                     siyonlardan m› ibaret?

                          Bu sorular› dikkatle düflündü¤ümüzde, atomlarda irade araman›n bir anlam› olmad›¤›n› görürüz. Aç›k-
                     t›r ki, gören, ifliten ve hisseden varl›k, madde ötesinde bir varl›kt›r. Bu varl›k "canl›"d›r ve ne madde, ne de
                     görüntü de¤ildir. Bu varl›k vücut görüntümüzü kullanarak önündeki alg›larla muhatap olur.
                          ‹flte bu varl›k "Ruh"tur.

                          Bu sat›rlar› yazan ve okuyan ak›ll› varl›klar, birer atom ve molekül y›¤›n› -ve bunlar›n aras›ndaki kim-
                     yasal reaksiyonlar- de¤il, birer "ruh"tur.


                          Gerçek Mutlak Varlık

                          Tüm bu gerçekler, bizi çok önemli bir soruyla daha karflı karflıya getirir: Madem bizim muhatap oldu-
                     ¤umuz dünya, gerçekte ruhumuzun gördü¤ü algılard›r, o halde bu algıların kayna¤ı nedir?...

                          Bu soruya cevap verirken dikkat edilmesi gereken gerçek fludur; biz maddeyi sadece hayalimizde gö-
                     rürüz, d›flar›daki asl› ile hiçbir zaman muhatap olamay›z. Madde bizim için bir algı oldu¤una göre, "yapay"
                     bir fleydir. Yani bu algının bir baflka güç tarafından yapılması, daha açık bir ifadeyle yaratılması gerekir. Hem
                     de sürekli olarak. E¤er sürekli bir yaratma olmazsa, bu algılar da yok olur giderler. Bu, bir televizyon ekranın-
                     da görüntünün devam edebilmesi için, yayının da sürekli devam etmesi gibidir.

                          Peki kim bizim ruhumuza yıldızları, dünyayı, bitkileri, insanları, bedenimizi ve gördü¤ümüz di¤er her-
                     fleyi sürekli olarak seyrettirmektedir?
                          Çok açıktır ki, içinde yafladı¤ımız tüm maddesel evreni yaratan ve sürekli yaratmaya devam eden üs-

                     tün bir Yaratıcı vardır. Bu Yaratıcı, bu denli görkemli bir yaratılıfl sergiledi¤ine göre de, sonsuz bir güç ve
                     bilgi sahibidir.
                          Nitekim o Yaratıcı, bize indirdi¤i kitap yoluyla Kendisi'ni, evreni ve bizim neden var oldu¤umuzu an-
                     latır.
                          O Yaratıcı Allah, kitabının ismi ise Kuran-› Kerim'dir.

                          Göklerin ve yerin, yani evrenin sabit ve kararlı olmadı¤ı, sadece Allah'ın yaratmasıyla varlık buldukla-
                     rı ve Allah yaratmayı durdurdu¤unda yok olacakları bir ayette flöyle ifade edilir:
                          fiüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, e¤er zeval bu-
                          lacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Do¤rusu O, Halim'dir, ba¤ıfllayandır. (Fatır
                          Suresi, 41)

                          Elbette bu ayette maddesel evrenin Allah'›n kudreti alt›nda tutulmas› anlat›lmaktad›r. Allah evreni,
                     dünyay›, da¤lar›, canl› cans›z tüm varl›klar› yaratm›flt›r ve onlar› her an kudreti alt›nda tutmaktad›r.
                     Allah'›n Halik s›fat› bu maddesel evrende tecelli etmektedir. Allah Halik'tir, yani herfleyi yaratan, yoktan var

                     edendir. Bu da bize göstermektedir ki, beynimizin d›fl›nda, Allah'›n yaratt›¤› varl›klardan oluflan maddesel





                878 Yarat›l›fl Atlas›
   875   876   877   878   879   880   881   882   883   884   885