Page 878 - Yaratılış Atlası 1. Cilt
P. 878

Önce, beyninizi vücudunuzun dıflına çıkarıp, cam bir küpün içinde suni olarak yaflattı¤ımızı düflüne-
                     lim. Bir de bunun yanına, her türlü elektrik sinyalinin üretilebildi¤i bir bilgisayar yerlefltirelim. Sonra, her-
                     hangi bir ortama ait görüntü, ses, koku gibi verilerin elektrik sinyallerini yapay olarak bu bilgisayarda üre-
                     telim ve kaydedelim. Bu bilgisayarı elektrik kablolarıyla beyninizdeki algı merkezlerine ba¤layalım ve bu-

                     rada kayıtlı olan sinyalleri beyninize gönderelim. Bu sinyalleri algıladıkça beyniniz (bir baflka deyimle
                     "siz"), bunların karflılı¤ı olan ortamı görecek ve yaflayacaktır.
                          Bu bilgisayardan beyninize, kendi görüntünüze ait elektrik sinyalleri de gönderebiliriz. Örne¤in bir ma-
                     sada otururken algıladı¤ınız bütün görme, iflitme, dokunma gibi duyuların elektriksel karflılıklarını beyni-

                     nize gönderdi¤imizde, beyniniz kendisini bürosunda oturmakta olan bir ifladamı sanacaktır. Bilgisayardan
                     gelen uyarılar devam ettikçe de bu hayali dünya devam edecektir. Yalnızca bir beyinden ibaret oldu¤unu
                     ise hiçbir flekilde anlayamayacaktır. Çünkü beynin içinde bir dünya oluflması için beyindeki ilgili merkez-
                     lere gerekli uyarıların ulaflması yeterlidir. Bu uyarılar yapay bir kaynaktan, örne¤in bir kayıt cihazından ya

                     da daha farklı bir algı kayna¤ından geliyor olabilir.
                          Ünlü bilim felsefecisi Bertrand Russell bu konuda flunları söyler:
                          …Parmaklarımızla masaya bastı¤ımız zamanki dokunma duyusuna gelince bu, parmak uçlarındaki elektron ve
                          protonlar üzerinde bir elektrik etkisidir. Modern fizi¤e göre, masadaki elektron ve protonların yakınlı¤ından
                          oluflmufltur. E¤er parmak uçlarımızdaki aynı etki, bir baflka yolla ortaya çıkmıfl olsaydı, hiç masa olmaması-
                          na ra¤men aynı fleyi hissedecektik.    199

                          Maddesel karflılıkları olmayan algıları gerçek sanarak aldanmamız çok kolaydır. Nitekim bu gerçe¤i rü-
                     yalarımızda sık sık yaflarız. Rüyada tamamen gerçek gibi duran olaylar yaflar, insanlar, nesneler, ortamlar
                     görürüz. Ama hepsi birer algıdan baflka bir fley de¤ildir. Rüya ile "gerçek dünya" arasında ise temel bir fark

                     yoktur; her ikisi de zihinde yaflanır.

                          Algılayan Kim?


                          Buraya kadar anlafl›laca¤› gibi, içinde yaflad›¤›m›z› sand›¤›m›z ve "d›fl dünya" ad›n› verdi¤imiz madde-
                     sel dünyan›n asl›nda beynimizde olufltu¤una kuflku yoktur. Ama as›l önemli soru burada ortaya ç›kar: Bil-
                     di¤imiz bütün maddesel varl›klar gerçekte birer alg› ise, o halde beynimiz nedir? Beynimiz de kolumuz, ba-

                     ca¤›m›z ya da baflka herhangi bir nesne gibi maddesel dünyan›n bir parças› oldu¤una göre, o da di¤er mad-
                     deler gibi bir alg› olmal›d›r.
                          Rüya ile ilgili bir örnek konuyu daha iyi aç›klayacakt›r. fiimdiye kadar olan anlat›m›m›za uygun olarak
                     beynimizin içinde bir rüya seyretti¤imizi düflünelim. Rüyada hayali bir bedenimiz olacakt›r. Hayali bir ko-
                     lumuz, hayali bir gövdemiz, hayali bir gözümüz ve de hayali bir beynimiz. Rüya s›ras›nda bize "nerede gö-

                     rüyorsun?" gibi bir soru gelse verece¤imiz cevap "beynimde görüyorum" olacakt›r. Ama ortada gerçek bir
                     beyin yoktur. Sadece hayali bir vücut, hayali bir kafatas› ve hayali bir beyin vard›r. Rüyan›zdaki görüntü-
                     yü gören irade ise, rüyadaki hayali beyin de¤il, ondan daha "ötede" olan bir varl›kt›r.

                          Rüyadaki ortamla gerçek hayat dedi¤imiz ortam aras›nda herhangi bir fiziksel fark olmad›¤›n› biliyo-
                     ruz. Öyleyse, bize gerçek hayat dedi¤imiz ortamda, "nerede görüyorsun?" sorusu soruldu¤unda da üstteki
                     örnekteki gibi "beynimde" cevab›n› vermenin bir anlam› yoktur. Her iki durumda da gören ve alg›layan ira-
                     de, bir et parças› niteli¤indeki beyin de¤ildir. Buraya kadar hep d›fl dünyan›n bir kopyas›n› beynimizde iz-
                     ledi¤imizden söz ettik. Bunun önemli bir sonucu, d›fl dünyan›n asl›n› hiç bir zaman tam olarak bilemeyece-

                     ¤imizdir.
                          En az bu kadar önemli olan ikinci bir gerçek ise, beynimizde izledi¤imiz bu dünyay› izleyen "irade"nin,
                     beynin kendisi olamayaca¤›d›r. Beyin, kendisine gelen verileri iflleyen ve görüntüye çeviren bir bilgisayar-

                     monitör sistemi gibidir; ama dikkat edilirse bilgisayarlar kendi kendilerini izlemezler. Varl›klar›n›n fluurun-
                     da da de¤ildirler.
                          Bu fluuru aramak için beyni analiz etti¤imizde karfl›m›za, di¤er canl› organlarda da bulunan protein ve
                     ya¤ molekülleri gibi moleküllerden daha farkl› bir malzeme ç›kmaz. Yani beyin dedi¤imiz et parças›nda,
                     görüntüleri seyrederek yorumlayacak, bilinci oluflturacak, k›sacas› "ben" dedi¤imiz fleyi yaratabilecek bir

                     fley yoktur.
                          R.L.Gregory beynin içinde görüntünün alg›lanmas› ile ilgili insanlar›n düfltükleri bir yan›lg›y› flöyle di-



                876 Yarat›l›fl Atlas›
   873   874   875   876   877   878   879   880   881   882   883