Page 14 - Okul Dergisi Mayıs 2025
P. 14

14    HOŞ BİR SEDA





          BİR ÖYKÜ
          A DOSTUM KUŞU

               Yedinci  romanım  da  baskıya   istiyor, şimdi size A dos-
          girmişti,  yazı  yazmak  benim  ye-  tumu anlatayım.”:
          mek yeme gibi bir alışkanlığımdı.
          Şimdi sudan çıkmış balık gibi his-    Ders çalışmak için
          sediyordum  kendimi.  Hemen  yeni   balkona  çıkmıştım.  O
          bir öykünün iskeleti belirmişti bey-  yaz  kimya  dersinden
          nimde. Onu  kelimelere  dökmek,    ikmale  yani sizin anla-
          libas  giydirip  canlandırmak  için   yacağınız   bütünlemeye
          ruhumda bir heyecan vardı. Şehrin   kaldığım için çok stres-
          gürültüsünden  patırtısından  biraz   liydim, annemin dışında
          azade olmam ve kendimi inzivaya    kimse bilmiyordu, büyük
          çekmem  gerekiyordu,  yoksa  esere   bir  sırdı.  Babamdan  gizli
          odaklanamıyordum.  Haydi,  dedim   gizli  ders  çalışıyordum  takdirlik   ta  yemek  yapıyordu,  “Anne  ba-
          ev  halkına  doğduğum  topraklara   öğrenci  kimyadan  çakmıştı.  Çok   bam ya duyarsa bütünlemeye kal-
          gidiyoruz; şimdi ağaçların dalların-  çalışmama  rağmen  kırk  beş  bile   dığımı ne yaparım ben o zaman?”
          da türlü türlü yemişler, koca dağın   almayı başaramamıştım. Biraz ka-  Annem elindeki şimşir kaşığı bıra-
          tepesinde  de  kar  vardır.  Valizler   lın  kafalı  mıydım  acaba?  Sözlüye   kıp yüzüme kızgın kızgın baktı, sen
          hazırlandı ertesi gün yola çıktık ve   de  kalkmıştım  ama  tahtada  elim   de A dostum kuşu oldun başıma!”
          akşama doğru o küçük ama sevim-    ayağım birbirine dolanmış işlemin   dedi. Ne dostum kuşu mu? Bu ara-
          li  beldeye  geldik.  Mis gibi  yufka   sonucunu bir türlü bulamamış, asit-  da babamın öfkeli sesiyle irkildim,
          ekmek  kokusu  arabanın  camından   lerle bazları da karıştırmıştım. Kı-  “Nerede kaldı su?” diyordu babamı
          içeriye dolmuştu. Eşim köy diyor-  sacası sınıfa rezil olmuştum. Kim-  kızdırmamalıydım   hele de böyle
          du, köy olsun. İşte o köy benim kö-  yacı  zaten  intikam  peşindeydi  en   bir zamanda. Hemen en soğuğun-
          yümdür, gitmesek de görmesek de    kazık soruları bana sormuştu.  Bu   dan cam şişeyi   ve sevdiği   bardağı
          o köy   benim köyümdür. Nihayet    sınavdan geçer not değil de doksan   kaptığım gibi yanına   uçtum, sırı-
          şirin  evimize  gelmiştik,  anılarım   almalı  kimyacıyı  çıldırtmalıydım   tarak Buyur babacığım sigaranı da
          beni  sımsıcak  karşılamıştı.  Kapı   ama nasıl olacaktı? Yazılı imtihan-  getireyim mi? dedim “. Hayret sen
          girişinde annemin ipeksi gülümse-  lardan hep zayıf almıştım.  Sınavda   sigarama kızardın ne oldu?” dedi,”
          mesi,  balkonda  babamın  gür  sesi   çuvallarsam  babama  ne  diyecek-  Bir kereden bir şey olmaz babacı-
          yoktu fakat her köşede onların bu   tik? En son babalar duyar. “Hocam   ğım.” deyip sıvıştım.
          evde  yaşadıklarını  anlatan  izleri,   senin kıvırcık sınıfta kaldı. “Aman
          şahitleri vardı. Her şeyden önce be-  Allahlım! Ne korkunç bir şeydi bu,   O gece rüyamda kimya hocasını
          nim bedenim delil değil miydi anne   lise  ikinci  sınıfta  kalmak…  Saç-  gördüm. Bana gülümsüyordu elin-
          ve  babamın  yaşadığına;  kanım    larımı  yolmak  geliyordu  içimden   deki beher bardağını havaya kaldır-
          onların  kanı,  tenim  onların  teniy-  nereden  çıkmıştı  bu  kimya  dersi?   mıştı; kırmızı, mavi, yeşil duman-
          di.  Yine  duygusallaşmıştım,  sanki   Benim gibi doğuştan edebiyatçı bir   lar kulaklarının içinden çıkıp beher
          odaların birinden annem ve babam   kızın ne işi vardı kimyayla? Birden   bardağına  doluyordu.  Gözlerinin
          çıkacak, “Kıvırcık neredesin? Bak   babamın  yaklaştığını,  terliklerinin   içinde ise mum gibi bir şey yanıyor-
          şu hınzıra, duyuyor da sesini çıkar-  sesinden, fark ettim.            du ve gülerek,” Sınıfta kaldın ha ha
          mıyor.”  diyeceklerdi.  Böyle  düşü-                                   ha! hem de sıfır aldın ha ha haydi
          nürken  küçük  kızımın  telaşlı  sesi   Kitapları kaz tüyü minderin al-  o sıfıra da bir şiir yaz bakalım.” di-
          ile  kendime  geldim.  “Anneciğim   tına  soktum,  babam  “Ne  yapıyor-  yordu. Hayır hayır! diye bağırarak
          koş balkonda minnacık bir kuş var,   sun kız kıvırcık?” dedi şey baba…   uyandım. Sıfır mı kalbim duracak
          hemen bir şeyler yapmalıyız; Anne   dedim yutkunarak.” Hadi bakalım    gibiydi  perdeyi  açıp  pencereden
          bu  nasıl  bir  kuş?  Bakar  mısın?       bana buz gibi soğuk bir su getir.”     baktım güneş sevimli yüzünü gös-
          Kıpırdamıyor  anne!”      Çocukları   Tamam, dedim kekeleyerek, bu se-  termişti.  Çok  şükür  bir  rüyaymış,
          sakinleştirip  “Durun  bakalım  ço-  fer  anlatım  bozukluğu  yapıyorsun   yatağımdan  kalktım  bir  bardak  su
          cuklar, bu tanıdık bir kuş kanadını   diye ukalalık etmemiştim. Buz gibi   içtim korkudan terlemiştim. Baba-
          okşayayım  kendine  gelir.”  dedim.   diyordu, zaten bir de soğuk demeye   mın benim için çaktığı ahşap masa-
          “Belli ki bize hoş geldiniz demek   ne gerek vardı. Anneciğim mutfak-  mın başına geçtim, sevimsiz kim-
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19