Page 11 - ŞEHİT RECEP EŞİYOK ORTAOKULU
P. 11
Mehmet; iyilik timsali, yardımsever, vatan aşkıyla yanan, köyün yakışıklı delikanlısı. Herkes tarafından sevilen takdir edilen
Mehmet insanların her türlü yardımına koşar, kendi işlerini de aksatmazdı.
Ne olur bana dua edin şehit olarak öleyim, diye insanlardan dua istermiş.
Günlerden bir gün rüyasında asker olduğunu ve cephede savaştığını görmüş. Savaş esnasında al bayrağımızın yere düştüğünü
görmüş. Onu yerden kaldırmak ve layık olduğu gökyüzünde dalgalanması için en yüksek tepeye dikmek için Mehmet savaş alanın-
dan koşarak al bayrağımızı almaya çalışmış. Lakin Mehmet koştukça mesafe
kısalacağına uzadıkça uzamış. Mehmet koşmuş mesafe uzanmış. Koşmuş, koşmuş ama maalesef mesafe hiç kısalmamış.
Mehmet kan ter içinde uyanmış...
-Allah’ım çok şükür rüya imiş. Ellerini açıp ‘’Allah’ım bizi vatansız, bayraksız ve ezansız bırakma’’ diye dua etmiş.
Yataktan doğrularak kalkan Mehmet’in içini derin bir üzüntü kaplamış. Hala rüyanın etkisinden kurtulamayan Mehmet bayrağımı-
zın yerde olduğunu düşünerek kendi kendine
Olamaz, olamaz, bayrağımız yerde olamaz diye kendine dövünürken bir taraftan elbiselerini giymeye başlamış.
Oturduğu evin odası sanki Mehmet’i sıkıyor nefes alamıyordu. Can havliyle kendini köyün meydanında bulan Mehmet sanki olum-
suz bir şeyler olacak hissine kapıldı. Bir türlü sabah olmuyor Mehmet köyün meydanında bir aşağı bir yukarı dolaşıp duruyordu.
Mehmet’in köyü az nüfuslu kendi halinde insanların yaşadıkları lakin kritik bir yerleşim yeriydi. Etrafı
ormanlıkla kaplı olan bu yerleşim yerinde vatanın birliği ve bütünlüğü için doğu tarafında yüksek bir tepenin
üzerinde askeri kışla bulunmakta idi.
Mehmet, rüyanın etkisiyle ormanın içinde yürüyerek askeri kışlanın yakınlarına kadar gitti.
Allah’ım sana şükürler olsun! Al bayrağımız kışlanın en yüksek yerinde süzülerek dalgalanıyor. Çok şükür, çok
şükür diye dua etti.
Gün aydınlanmaya başlamıştı. Köye dönmeye karar veren Mehmet askeri kışlanın yolunda belirli belirsiz
karartılar gördü. Ormanın içinden yavaşça karartıların olduğu yere yanaştı. Birtakım insanlar, yolun belirli
yerlerinde kazı yapıyordu. Mehmet;
Bunlar da kim burada ne yapıyorlar diye içinden geçirdi. Biraz daha usulca yanaştı. İnsanlar yolun belirli
yerlerinde yapmış oldukları kazıların üzerini kapatıyordu. Biraz izledi, kazı yapanları ilk kez görüyordu. Kısa bir süre sonra işlerini
bitirip koşar adımlarla ormanın diğer tarafından gözden kayboldular.
Mehmet kazı yapılan yere doğru yürüdü, neler olmuştu anlam veremiyordu. Gün artık aydınlanmıştı. Mehmet kazı yapılan yeri in-
celedi. Evet yola mayın döşenmişti, irkildi, hemen haber vermeliydi. Bir sağa bir sola koştu. Bir şeyler yapmalıydı ama ne? O anda bir
araç sesi duydu. Bu araç nöbet değişimi için askeri kışlaya asker getiren
aracın sesi idi.
Mehmet bunları uyarmalıydı. Bir panikle askeri araca doğru koşmaya başladı.
Durun! Durun! Yolda mayın döşeli gelmeyin, dedi. Lakin bir bomba sesi yükseldi. Askeri araç konvoyu durmuştu. Yolun üzerinde
Mehmet yerde kanlar içinde yatıyor, halen;
-Gelmeyin, gelmeyin, diye haykırıyordu.
Evet Mehmet yolun sonundaki mayına basmış ve mayın patlamıştı. Askeri konvoydaki askerler Mehmet’in
feryadına yetişti. Mehmet’ i hemen en yakın hastaneye götürdüler. Mehmet’in sağ ayağı kopmuştu. Mehmet
dualarındaki gibi şehit olmamıştı. Lakin gazi olmuştu. Mehmet’in vatan aşkı bayrak aşkı askerlerimizi büyük bir
tehlikeden kurtarmıştı. Mehmet halen dualarında,
Allah’ım bizi vatansız, bayraksız ve ezansız bırakma! Benim canımı şehit olarak al diye dua etmiş.