Page 9 - ŞEHİT RECEP EŞİYOK ORTAOKULU
P. 9
Sıcak bir yaz akşamıydı, Mehmet açık penceresinin kenarına başını yaslamış dışarıyı
seyrediyordu ki annesinin onu çağıran sesini işitti. Sanki annesinin sesiyle birlikte çayın
ve atıştırmalıkların kokusu odasına doluvermişti. Yerinden usulca kalktı ve mutfağa
yürümeye başladı. Bütün aile toplanmış çaylarını yudumlamak için Mehmet’i masada
bekliyorlardı. Mehmet içeri henüz girmişti ki açık olan televizyondan TRT spikerinin
korkulu sesini işittiler. Darbe diye bir şeyden bahsediliyordu. Darbe neydi,neler oluyordu
ve niçin annesinin ve babasının da yüzünde aynı spikerinki gibi bir ifade vardı? Bu
soruların hiçbirini cevaplayamadı, zaten böyle sorulara cevap vermek için de henüz çok
küçüktü Mehmet. Daha ne olduğunu anlamadan kulakları sağır eden bir ses duyuldu
dışarıdan, jetler alçaktan uçuyordu. Bir müddet sonra babası evden koşarcasına çıktı,
yanında sadece Türk bayrağı vardı.
Ülkenin dört bir yanından sela sesleri duyuluyordu, babasının bulunduğu köprüden-
se silah sesleri... Yıllar önce Mehmetçikler kurtarmıştı bizi, şimdiyse kendi Mehmet’inin
geleceği için oradaydı babası. Şimdi bu koca ulusun iki seçeneği vardı önünde: ya birlik
olup beraber boyun eğmezlerdi bu darbeye ya da yine bir darbenin boyunduruğu altında
ezilirlerdi.
Doğru olanı seçtiler ve birlik oldular. Bayrağını kapan köprüye koştu. Tankın
karşısında durulur mu? Durdular hep beraber. Çok insan kaybedildi, bazıları kurşunlara
kurban gitti. Hele bir yer vardı ki ülkenin en büyük çığlığı oradan geldi sanki.
Gölbaşı’nda o gün birçok çocuğunu şehit verdi bu topraklar. Diğer tarafta Ömer
HALİSDEMİR ismi yankılandı göklerde; 40 kurşuna kucak açtı göğsü, bir Mehmet’in
daha canı yanmasın diye. Bir hilalin gölgesi altında birlik olundu, dirlik olundu.
Çok insan yitip gitmişti. Mehmet’in de kaybettikleri vardı. Komşuları,tanıdıkları,
babası... Gözleri dolu dolu, içiyse buruk 2 oturuyordu Mehmet artık bütün çay
saatlerinde. Yine de biliyordu birlik olunmasaydı kendi de o masada özgürce
oturmayacaktı. Yaralar bu kadar hızlı sarılamayacaktı. Birlikten kuvvet doğmuştu, bir
ulus yine yaralandığı yerden doğmuştu. Bunun ismi unutmak değildi, ders çıkarmaktı.
Yok olmak çok kolaydı, Mehmet bunu birinci elden deneyimlemişti, mesele bir olup var
olmaktaydı, beraber olmaktaydı.