Page 8 - Başak Dergisi TEMMUZ 2021 4. Sayı
P. 8

Avrupa Orta Çağın karanlığında boğulurken         dedikodu yapmazlar. Başka insanların arkasından
            Anadolu en aydınlık dönemlerinden birini          onların kötülüğünü istemezler. Böyle insanları
            yaşamaktaydı. Çünkü Anadolu, sığ ve çaresiz       yetiştirmek ise çok kolay değildir. Bunun için
            bir daralmanın içine düşmemiş, evreni ve insanı   uzun ve yorucu bir eğitim, sabır gerekmektedir.
            bir düşünerek bilinenin dışında yeni ve geniş bir   Olgun insan olmak için önce bunu gönülden
            evren oluşturdu.                                  istemek gerekmektedir. Daha sonra aklımızı
            Anadolu’da Türk Hümanizmini anlamak için          kullanarak tüm çevremizde gördüğümüz,
            12. yüzyıl Bağdat’ını iyi tanımak gerekir.        dokunduğumuz, kokladığımız maddi ulusların
            Bağdat merkezli geliştirilen anlayışta, öz yerine   hepsini anlamaya çalışmamız gerekmektedir.
            detay, olduğu gibi görünmek ve görmek yerine      Daha sonra bilgi eksikliklerimizi hızla ortadan
            takiye esas alınmıştır. 13. yüzyılda hayatı       kaldırmalıyız. Daha sonra ise aklımız ve
            karmaşıklaştıran ve yorumlamaya çalıştıkça        bilgimizi kullanarak irfan (erdem) sahibi
            yaratılış özüne ters düşüren anlayışlar karşısında   olmalıyız. Böylece nefsimizin bize yaptırdığı
            yeni umut kapılarına ihtiyaç duyuluyor, böyle     aşırılıklardan ve kötülüklerden sakınmış oluruz.
            bir kapıyı açacak kimsenin ise çağlar ötesine     İrfan sahibi olan bir insan artık bütün nesneleri,
            geçeceği biliniyordu. Detayda boğulan ve          yaratılmış her şeyi sever ve artık hiç kimseye
            bir çıkış yolu arayan insana aslolanı sunmuş,     kötülük yapmaz. İşte böyle bir insan Tanrı
            detaylarda boğulmamasını öğütlemiştir.            dostudur. Onun için sonsuz bir mutluluk vardır.
            “Hararet nardadır sacda değildir.                 Hacı Bektaş Velî’ye göre yaratılanların hepsine
            Keramet baştadır taçta değildir                   bir gözle bakmak gerekir. Yaratılmışlarda eksik
            Her ne ararsan kendinde ara                       ve kusur görenlerin asıl kusuru yaratıcıda değil
            Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.”             kendi bakışlarında aramaları gerektir. Çünkü
            Yukarıdaki sözlerden de anlayacağımız gibi özü    yaratıcıda eksik aramak büyük bir kibirlilik
            ve gerçeği bulmak gerekmektedir. Öz olan ve       ve yaratıcıyı beğenmemektir. Hacı Bektaş
            gerçek olan ise dış görünüşte değildir. Bir ocağın  Velî’nin bu düşüncelerini benimseyen ve
            üzerine kapatılmış olan sac değil görünenin       uygulayan öğrencileri Asya ve Avrupa’da birçok
            arkasındaki gerçeği elde edebilmelidirler. İnsanın  bölgeye giderek bu güzellikleri tüm insanlarla
            kılığı kıyafetinde bir keramet yoktur. Keramet    paylaşmışlardır. Bu yüzden paylaştıkları
            başın içindedir. Yani akıldadır.                  düşünceleri onları hâlen unutulmadan yaşatan
            Hacı Bektaş Velî, düşüncesinin özüne insanı       güzelliklerdir. Aradan yüzlerce yıl geçmesine
            koymuştur. Ona göre, yaratılmışların tümü         rağmen insanların onların türbelerini saygıyla
            güzeldir. Çünkü yaratıcı, yaratış gücünü elinde   ziyaret etmeleri bunun en önemli kanıtıdır. Bizim
            tutan Tanrı kötü şey yaratmaz. Öyleyse bütün      de onları anarak değil onları anıp düşüncelerini
            yaratılmışlar yaratandan ötürü sevilmelidir.      yaşayarak olgunlaşmamız gerekmektedir.
            Hacı Bektaş Velî’ye göre insanlar arasında               İrfan sahibinin yani arif olanın sahip
            eşitliğin yanında bir de farklılık vardır.        olması gereken özelliklerden en önemlileri olarak
            Bu farklılıkların başında insanların dış          nezaket, zarafet, edep esasında çelebi bir yaşamı
            dünyalarından çok iç dünyaları gelmektedir. Her   gerektirir. Bildiğiniz gibi çelebi Türkçe çalab
            insanda iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik,   sözcüğünden gelir ki tanrı demektir. Çelebilik
            yalancılık ve dürüstlük, cömertlik ve cimrilik,   sufiyane bir yaşam biçimi olarak günümüzün
            hoşgörü ve bağnazlık gibi birbirine zıt birçok    centilmenlik kavramı ile ilişkilendirilebilir.
            davranış bulunmaktadır. Bu davranışlardan         İnce, rafine zevkeler sanat ve bilhassa müziğe
            olumluyu benimseyen insanlar aynı zamanda         verilen önem ile birlikte tabii. Sufilerin müziği
            Tanrı dostudurlar. Her insan bu yolda çaba        çeşitli zikir ve danslarla kendini göstermektedir.
            gösterip eğitim yaptığı zaman kısa veya uzun bir   Mevlevilik, Halvetilik ve diğer tasavvufi yolların
            zaman dilimi içinde olgun insan olabilir.         birbirine benzer şekillerde bu geleneği temsil
            İşte yeryüzünde değer vereceğimiz,                ettiğini görebiliriz. Tabii bu dünya görüşü
            çoğalmalarını sağlayacağımız insanlar bu          toplumun tamamı tarafından benimsenmediği
            olgun insanlardır. Onlar dini ve milliyeti ne     gibi hoş karşılanmayabilir de.
            olursa olsun hiçbir yaratılmışa zarar vermezler,   Bir örnek: Osmanlı Devleti’nde Sultan 4. IV.




   8
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13