Page 12 - Başak dergisi 3. sayı_Neat
P. 12

TRT Sanatçısı Ferhat Erdem ile Geleneksel Türk Müziğinin Çağdaş Yorumları ve Genç Yete-
                neklerin Keşfi Üzerine
                Ferhat ERDEM:
                       Öncelikle  ben  bir  yörük  çocuğuyum.  Müziği  bu  çocukluk  dönemimde  ve  birçok
                yörük  çocuğunun  müziği  öğrenme  biçimiyle  öğrendim. Yörük  ve  göçeri  kısaca  tanımla-
                mak  isterim  ben. Yörükler  genellikle  yazları  yaylaya  kışları  da  daha  sıcak  yerlere  göçü-
                yorlar.  Daha  sonraki  dönemlerde  kısmen  yerleşik,  kısmen  göçebeler.  Daha  sonra  yerle-
                şik yaşama geçiliyor. Ben 70’li 80’li yıllarda bu yaylacılık dönemi içerisinde yetişmiş ve
                yaylacılığı  yaşamış  bir  yörük  çocuğuyum.  Yörüklerin  çalgıları  genelde  portatif  çalgılar
                çünkü heybelerinde torbalarında koyup götürebiliyorlar. Benim çocukluğumda birçok kişi
                                                                bu  enstrümanları  çalabiliyorlardı.  Önce-
                                                                likle  bir  yörük  profili  çizelim.  Öncelikle
                                                                yörüklerde, çocuklardan büyüklere kadar
                                                                herkesin  aile  içinde  bir  görevi  vardır.  O
                                                                ailenin bireyleri gücü ve becerileri oran-
                                                                larında görev alırlar. Ailelerde hayvanları
                                                                çobanlara  teslim  etmedikleri  dönemlerde
                                                                bu hayvanları otlatma görevi küçük çocuk-
                                                                lara verilir. Bu çocuklar sıkılmasın diye de
                                                                ellerine bir enstrüman verilir. Bu bilinçli
                bir yönlendirme olmasa da bir şekilde aileler çocuklarının müzikal alt yapıları oluşmasına ve-
                sile oluyorlar. Şöyle söyleyebilir; yörük çocuklarının konservatuvarları dağlardır. Ben hangi
                ortamda yetiştim bunu açıklamak adına böyle bir kompozisyon çiziyorum. O dönemde bizim
                minör kaslarımız çok gelişmediği için çalgı çalabilme yeteneğimiz tabii ki biraz daha azdı.
                Fakat yapılanı tamir etme ustaların yaptıklarına bakarak çalgı yapma şansımız vardı. Bir sürü
                denemeden sonra yavaş yavaş ustalaşmaya başlıyorsun. Şimdi benim böyle ortamlarda yani
                sipsinin en yoğun kullanıldığı gerçekten ama herkesin, kadının, erkeğin elinde bir sipsisi-
                nin olduğu dönemlerdi, benim çocukluğum geçtiği dönemler. Biraz önce dedim ya bazıları
                yetenekli oluyor, bunu da artık yavaş yavaş sanki müziği meslekleştirme gibi ya da toplum
                içerisinde yaptığı müziği insanların beğenmeye başladığı, yeteneği doğrultusunda farklılığını
                göstermeye başladığı yaşlarda bizim Dirmil coğrafyasında, kadınların eğlendiği ortamlarda,
                çeyiz ortamlarında yani erkeklerin giremediği ortamlarda bu küçük yaştaki çocuklar sipsi ile
                bu ortamlarda müzik yaparlar. Onlara da tecrübeli leğenci yani ritim çalan oradaki teyzeler
                eşlik eder. Bir tür o müziğe yeni başlayan sipsiciyi eğitir aslında. Yani onun ilk eğitmeni o çe-
                yizlerdeki kadın icracılardır. Bu çok çok önemli. Neden? Çünkü daha çocuk müzik eğitimine
                başlamamıştır. Çünkü kırsalda müzik eğitimini almak öyle kolay bir iş değil. Zaten ilkokul-
                da böyle bir şeyin, şimdi bile doğru düzgün olduğunu düşünmüyorum. Var mı bilmiyorum
                yani. İlkokulda, ortaokulda, lisede müzik dersi verebilecek yani müzisyeni geliştirebilecek,
                müzik yeteneği olanı geliştirebilecek bir eğitim sistemi, normal okullarda çok yok sanırım.
                Burada, çocuk açısından o leğenci teyzelerin ritim algısı, hangi müziği çalacağını bilme yani
                repertuarında genişletme adına da çok faydası oluyor. Bizim de böyle oldu. İlkokul dan sonra
                ortaokulda çeyizlerde çalmaya başladık. Lisede de kısmen böyle ama büyüdükten sonra artık
                o teyzelerle kadınlar arasına, eskiden tabii, almazlar, daha küçük çocuklar girer çeyiz alanına,
                onlar müzik yaparlardı. Şimdi bu süreçte ben hangi liseyi bitirdim? Liseden sonra bu siyasi
                dönem çok karmaşanın olduğu seksenli yıllarda eğitimime oradan çok devam edemedim.
                Lise mezunu olarak Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğüne -ama iyi bir sipsiciydim o dö-
                nemlerde de- folklor araştırma birimine memur olarak girdim, 1981 yılında. Şimdi buradan
                sonra ben Teke yöresi müziğinin dışındaki müzikleri de görmeye çalıştım.







     12
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17