Page 13 - Başak dergisi 3. sayı_Neat
P. 13
TRT Sanatçısı Ferhat Erdem ile Geleneksel Türk Müziğinin Çağdaş Yorumları ve Genç Yete- TRT Sanatçısı Ferhat Erdem ile Geleneksel Türk Müziğinin Çağdaş Yorumları ve Genç Yete-
neklerin Keşfi Üzerine neklerin Keşfi Üzerine
Ferhat ERDEM: Günümüzdeki gibi teknoloji eskiden yok. Bugün internetten hangi bölgenin müzi-
Öncelikle ben bir yörük çocuğuyum. Müziği bu çocukluk dönemimde ve birçok ğini, dünyanın hangi yöresindeki etnik ya da başka türlü müzikleri dinleme istersen bunun
yörük çocuğunun müziği öğrenme biçimiyle öğrendim. Yörük ve göçeri kısaca tanımla- olanağı var. Yani bunlar o dönemlerde teknolojinin olmadığı dönemlerde, benim için büyük
mak isterim ben. Yörükler genellikle yazları yaylaya kışları da daha sıcak yerlere göçü- bir şanstı. Konya’da Konya Aşıklar Bayramı’nda yurdun birçok yerinden aşıklar o festivale
yorlar. Daha sonraki dönemlerde kısmen yerleşik, kısmen göçebeler. Daha sonra yerle- geldiler ve o festivalde de biz de onlarla birlikte bir hafta ya da 10 gün diğer bölgelerin mü-
şik yaşama geçiliyor. Ben 70’li 80’li yıllarda bu yaylacılık dönemi içerisinde yetişmiş ve ziklerini dinleme fırsatını yakaladık. Ne demek istiyorum? Anadolu’nun diğer bölgeleriyle
yaylacılığı yaşamış bir yörük çocuğuyum. Yörüklerin çalgıları genelde portatif çalgılar ilgili farkındalığım artmaya başladı. Yani sadece kendi bölgem değil, daha farklı bölgele-
çünkü heybelerinde torbalarında koyup götürebiliyorlar. Benim çocukluğumda birçok kişi ri de tanımaya başlamış oldum. Sonra 1986 yılında TRT’ye girdim. Hem çalışıyorum hem
bu enstrümanları çalabiliyorlardı. Önce- de o okudum. Öyle bir fırsat oldu. TRT’ye sipsi ile girdim ama daha sonra kaval ve ney
likle bir yörük profili çizelim. Öncelikle de üflemeye başladım. Daha sonraki süreçlerde yörük çalgısı olan üç telli bağlama ve cura
yörüklerde, çocuklardan büyüklere kadar gibi çalgıları da çalmaya başladım. Şimdi geleneksel müzikle ilgili artık gerek kendi bölgem
herkesin aile içinde bir görevi vardır. O gerek diğer bölgelerin müziklerini farklı platformlarda çalabilme, söyleyebilme, duyurabil-
ailenin bireyleri gücü ve becerileri oran- me yeteneğimiz artmaya başladı. Bu arada. 1992 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde seçmeli
larında görev alırlar. Ailelerde hayvanları dersler biriminde kaval öğrencileri için ders vermem istendi. O dönemlerde seçmeli derslere
çobanlara teslim etmedikleri dönemlerde girdim. Hacettepe Üniversitesi’nde seçmeli derslerin yanı sıra Medikososyalde öğrenci ko-
bu hayvanları otlatma görevi küçük çocuk- rolarında hem yöneticilik hem de icracılık yaptım. Aynı zamanda halk oyunlarında da Bur-
lara verilir. Bu çocuklar sıkılmasın diye de dur ve Teke yöresinin müziklerinde sipsi ve kaval çaldım. Böylece yavaş yavaş üniversite
ellerine bir enstrüman verilir. Bu bilinçli öğrencisiyle temasınız başladı. Hatta Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin 1968 yılında açılan
bir yönlendirme olmasa da bir şekilde aileler çocuklarının müzikal alt yapıları oluşmasına ve- THBT olarak kısaltılan. Türk Halk Bilimi Topluluğu vardı. Orada da gene kaval öğrencileri
sile oluyorlar. Şöyle söyleyebilir; yörük çocuklarının konservatuvarları dağlardır. Ben hangi yetiştirdim. Hacettepe Üniversitesi ile beraber olduğum dönemlerde de 92’den sonraki sü-
ortamda yetiştim bunu açıklamak adına böyle bir kompozisyon çiziyorum. O dönemde bizim reçte Polonya’da 26 ülkenin katıldığı bir yarışma düzenlendi. Bu benim katıldığım yarışma
minör kaslarımız çok gelişmediği için çalgı çalabilme yeteneğimiz tabii ki biraz daha azdı. da folk müzik yarışması idi. Herkes kendi ülkesinin enstrümanı ile katıldı. Yarışmaya ben de
Fakat yapılanı tamir etme ustaların yaptıklarına bakarak çalgı yapma şansımız vardı. Bir sürü sipsi ile katıldım ve orada dünya birincisi oldum. Benim için o özel bir şeydi. Sipsiye böy-
denemeden sonra yavaş yavaş ustalaşmaya başlıyorsun. Şimdi benim böyle ortamlarda yani le bir derece verilmesi bizim açımızdan, geleneksel müzik açısından çok önemliydi. Daha
sipsinin en yoğun kullanıldığı gerçekten ama herkesin, kadının, erkeğin elinde bir sipsisi- sonra yurt dışında çok konserlere katıldım. Yurt içinde de katıldım. Ama benim şöyle bir
nin olduğu dönemlerdi, benim çocukluğum geçtiği dönemler. Biraz önce dedim ya bazıları hayalim vardı. Bizim yerel geleneksel müziğin çağdaş müzik içerisinde yani klasik müzik ya
yetenekli oluyor, bunu da artık yavaş yavaş sanki müziği meslekleştirme gibi ya da toplum da Batı’nın kabul edebileceği müzik enstrümanlarıyla ben yerel müziğimi yapabilir miyim?
içerisinde yaptığı müziği insanların beğenmeye başladığı, yeteneği doğrultusunda farklılığını Diye düşündüm. Hattuşa diye bir proje vardı. Avrupa Birliği projesiydi bu. Macar, İtalyan,
göstermeye başladığı yaşlarda bizim Dirmil coğrafyasında, kadınların eğlendiği ortamlarda, Portekiz ve Türk hatta Japon müzisyenlerden oluşan bir orkestra kuruldu. Burada amaç şuy-
çeyiz ortamlarında yani erkeklerin giremediği ortamlarda bu küçük yaştaki çocuklar sipsi ile du; -biliyorsunuz Hattuşa, yani Hititlerin başkenti Çorum’da Hattuşa bölgesi Hattilar- bun-
bu ortamlarda müzik yaparlar. Onlara da tecrübeli leğenci yani ritim çalan oradaki teyzeler lardan yola çıkarak Anadolu’daki o enstrüman yerel enstrümanlarla, müziklerle bu çağdaş
eşlik eder. Bir tür o müziğe yeni başlayan sipsiciyi eğitir aslında. Yani onun ilk eğitmeni o çe- orkestraları birleştirip gerek Anadolu’da, Ankara’da, Çorum’da, Antep’te veya yurt dışında
yizlerdeki kadın icracılardır. Bu çok çok önemli. Neden? Çünkü daha çocuk müzik eğitimine bu gruplarla konserler verilmesi. Klasik orkestrayla benim ilk tanışmam yani orkestra şefi ile
başlamamıştır. Çünkü kırsalda müzik eğitimini almak öyle kolay bir iş değil. Zaten ilkokul- o batı disipliniyle ilk tanışmam bu şekilde oldu. Bu orkestra içerisinde yer alan enstrümanist
da böyle bir şeyin, şimdi bile doğru düzgün olduğunu düşünmüyorum. Var mı bilmiyorum bir arkadaşım vardı: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası artisti Çağatay Akyol. Onunla bir
yani. İlkokulda, ortaokulda, lisede müzik dersi verebilecek yani müzisyeni geliştirebilecek, grup kurmak istedik. Biz müziklerimizi, Anadolu müziğini, oda müziği mantığında, çağdaş
müzik yeteneği olanı geliştirebilecek bir eğitim sistemi, normal okullarda çok yok sanırım. müzik anlayışında insanlara duyurmak istedik. İlk konserimiz için -o zaman. Cumhurbaşkanı
Burada, çocuk açısından o leğenci teyzelerin ritim algısı, hangi müziği çalacağını bilme yani Abdullah Gül idi- bizi davet ettiler ve Hollanda’nın Venlo kentinde, Hollanda Kraliçesine
repertuarında genişletme adına da çok faydası oluyor. Bizim de böyle oldu. İlkokul dan sonra konser verdik? Türkiye’yi temsilen bu devlet büyüklerinin olduğu konserde ilk defa sipsi bu
ortaokulda çeyizlerde çalmaya başladık. Lisede de kısmen böyle ama büyüdükten sonra artık kadar üst düzeyde sergilenmemiştir diye biliyorum. Bir sipsi, ney ya da kavalın dinlenildiği,
o teyzelerle kadınlar arasına, eskiden tabii, almazlar, daha küçük çocuklar girer çeyiz alanına, duyurulduğu yapıldığı bir konserdi. Ondan sonra dünyanın birçok yerinde konserler verdik.
onlar müzik yaparlardı. Şimdi bu süreçte ben hangi liseyi bitirdim? Liseden sonra bu siyasi Bunlardan. Hong Kong da da verdik, çok güzeldi. Hatta, Dünya Arp Kongresi gibi böylesi
dönem çok karmaşanın olduğu seksenli yıllarda eğitimime oradan çok devam edemedim. çok seçkinlerin katıldığı prestijli festivallere, kongrelere davet edildik. Hatta 2015 yılında
Lise mezunu olarak Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğüne -ama iyi bir sipsiciydim o dö- galiba Antalya’da yapılan G 20 zirvesinin açılışını da yine biz yaptık. Yani böylece sipsi, ney,
nemlerde de- folklor araştırma birimine memur olarak girdim, 1981 yılında. Şimdi buradan kaval, devletin üst düzey organizasyonlarında konuklara o müziği, ülke müziğini, Anadolu
sonra ben Teke yöresi müziğinin dışındaki müzikleri de görmeye çalıştım. müziğini dinletmek bizim aracılığımızla oldu. En son Pekin’deki EXPO 2019’un açılışını
gene Arpanatolia ile
13