Page 24 - Puşide Katalog
P. 24
Şems-i Tebrîzî
186 yılında Tebriz’de doğmuştur. Adı Muhammed, lakapları Şemseddin, Şems, Şems-i Tebrizî
ŞEMS-İ TEBRÎZÎ
1ve Şemsü’l-hak ve’d-din’dir. Babası Ali bin Melikdad Horasan’ın Bezer vilayetinden ticaret
yapmak gayesiyle Tebriz’e gelip yerleşen bir tüccardır. Maḳālât-ı Şems-i Tebrîzî’de ve ondan
naklen Menâḳıbü’l-ʿârifîn’de Şems’in çocukluk ve gençlik yıllarında gizemli bir hayat sürdüğü,
186 yılında Tebriz’de doğmuştur. İranlı[1] mutasavvıftır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin
yüksek mânevî kabiliyetlere sahip olduğu, çokça riyâzette bulunduğu, semâ yaptığı, çeşitli
1gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk
müşahedelere mazhar kılındığı, medrese eğitiminden uzak durduğu zikredilir. Şems’in ilk defa,
şiirlerinden oluşan “Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî” adındaki nazım eser sayesinde tanınan Mevlana’nın
Maḳālât’ta birkaç yerde adı geçen Tebrizli şeyh Ebû Bekr-i Selebâf’a intisap ettiği anlaşılmaktadır.
sohbet şeyhidir. Adı Muhammed, lakapları Şemseddin, Şems, Şems-i Tebrizî ve Şemsü’l-hak
Sahih Ahmed Dede, Şems’in ona yirmi iki yaşında iken intisap ettiğini, on dört yıl şeyhine hizmet
ve’d-din’dir. Babası Ali bin Melikdad Horasan’ın Bezer vilayetinden ticaret yapmak gayesiyle
ettikten sonra seyahate çıktığını belirtir. Tebriz yakınlarındaki bir tekkede şeyhlik yapan, geçimini
Tebriz’e gelip yerleşen bir tüccardır. Daha küçük yaşlarda, mânevî ilimleri tahsilde gösterdiği
sepet örerek sağlayan, müridlerine hırka giydirmeyen, fütüvvet ve melâmet ehli sûfîlerden olan
kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir
Selebâf’ın Şems’in tasavvufî şahsiyetinin teşekkülünde önemli etkisi vardır. Sipehsâlâr’a göre
Sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu
Şems, kerametlere meyli olmayan, kara keçe giyip kendini halktan gizleyen, daima mücahede
sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine “Şemseddin Perende” (uçan
halinde bulunan, tâcir kıyafetiyle devamlı seyahat eden, medrese ve tekkelerden ziyade
Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona “Kâmil-i Tebrizî”
kervansaraylarda konaklayan, içinde bir şey olmadığı halde kaldığı hücrenin kapısını sağlam
adını vermişlerdir. Muhammed’in ahlakını örnek alan Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış
bir kilitle kilitleyen, sırlarla dolu, şalvar uçkuru örerek geçimini sağlayan bir derviştir. Şems’in
içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’yi arayıp bulmuştur.
Tebriz’de Selebâf’ın yanından ayrıldıktan sonra Bağdat, Dımaşk, Halep, Kayseri, Aksaray,
Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile üç-üç buçuk yıl süren beraberliği
Sivas, Erzurum ve Erzincan’a gittiği bilinmektedir. Eflâkî onun bu seyahatleri zamanın abdal ve
neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında
kutublarının sohbetine katılmak, mânevî feyizler kazanmak ve gerçek dostu bulmak arzusuyla
eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
gerçekleştirdiğini söyler.
Turk Ignesinin Mucizesi Pusideler 15
14 Turk Ignesinin Mucizesi Pusideler Turk Ignesinin Mucizesi Pusideler 25