Page 19 - Çolpan Dergisi 4. Sayı
P. 19

KÜLTÜR, SANAT ve EDEBİYAT DERGİSİ















     lı bir yer var mıdır ki?”           “Bilmiyorum inanın ki. Birini üzmüş olduğum   ağaçların  dallarında  gezen  sincapları  ve
                                         gerçeği beni içten içe kavuruyor, bütün iste-  derinlerden öten guguk kuşunu görmek bel-
     “Peki ya insanlar? Yaşam dediğimiz gerçek   ğimle bu durumu düzeltmek, insanları tek-  ki de mümkündü. Hava serin, orman huzur-
     insanların çevresinde şekillenmiyor mu?”  rardan mutlu etmek istiyorum. Bir zaman-  luydu.
                                         lar Milenka diye bir dostum vardı. Bir gün
     “Bu  dünya  hiçbir  zaman  idrak  edemeye-  söylediğim şey onu çok kırdı. Sonra kendimi   “Hayat uzun ve yorucu, tıpkı sonu ve başı
     ceğimiz kadar uzun bir süredir ayakta. İn-  affettirmeyi başardım.”      olmayan bir yol gibi,” dedi vakur bir sesle
     sanlar  ise  bu  sonsuz  zamanın  çok  kısa  bir                         ihtiyar adam.“O zaman bir dinlenmeyi hak
     evresinde var oldular. Bu dünyanın sahipleri   “Bir  insan  ne  zaman  asıl  ne  zaman  ölür   ettin.”
     ve gerçek özü her daim tabiattı. İnsanların   biliyor  musun?  Yüreğinin  sesini  dinlemeyi
     çoğu ise özünü unuttu.”             bıraktığı zaman. Yüreğinin sesini her daim         ***
                                         dinleyen  bir  insan,  bedenen  yitip  gitse  de
     “Doğru  söylüyorsun  muhterem.  Az  önce,   ilahi  rehberliğinin  yankıları  çevresinde  her
     gümüş  sulu  berrak  bir  ırmağın  yanından   zaman  yankılanır.  O  kalbini  kavuran  şey,   Ebediyyet Nağmesi
     geçerken  fark  ettim  bunu.  Aslında  insan,   yüreğinin sesi evladım. Sakın onu dinlemeyi   Bir gün soyuk torpak alacak meni,
     kendi gerçek özünü yok etmekle meşgulken   bırakma.”
     geliştiğini ve yetiştiğini zannediyor. Hâlbuki                             Çekecek betnine buz bedenimi.
     bu vadiler ve bu topraklar bizim var olma-  “O sütünü diken adam, onun yankıları hepi-  Harab edib karanlık, katı zülmete,
     mız için en temel ve gerekli şeylerden biri.   mize ulaştı o zaman! O sütunda yazanlar,
     Bize sundukları şeyler ile hayatta kalıyoruz.   yüreğinin yankılarının ne kadar da güzel bir   Teslim edecekdir ebediyyete.
     Buraya gelirken eski bir sütuna rasgeldim.   tezahürü.”
     Sen mi inşa ettin onu?”                                                    Bitecek kebrimden yam-yaşıl otlar,
                                         “Evet, bu yankılar o adamın hiçbir zaman
     “Hayır.  O  benden  çok  daha  yaşlı.  Bir  za-  ölmemiş olmasını sağlayacak. Bu hayattaki   Doğacak üstümde ulduzlar, aylar.
     manlar  burada  yaşayan,  pek  çok  insanın   amacın her daim bu olsun. Ayakta kaldın,   Sazaklar döyecek kebir daşımı,
     aksine  ruhundaki  özü  kaybetmemiş  bir   buyur  gel  yanıma.  Hangi  yol  getirdi  seni
     adam dikti onu.”                    buraya?”                               Yağışlar yuyacak üste adımı.


     “Hatalardan ve onları düzeltmekten bahse-  Adam sessiz ve ağır adımlarla, alnına doğ-  Ruhun dolaşacak mezarım üste...
     diyordu. Sence bir kez yapıldıktan sonra bir   ru vuran ve gözlerini kamaştıran günışığının   Bah bele ötecek il iller üste.
     hata düzeltilebilir mi?”            eşliğinde kulübenin gölgesindeki diğer san-

                                         dalyeye oturdu.                        Kim meni düşünüb hatırlayacak?
     “Doğru eller ruhlara bile dokunabilir. Elbet-
     te  bu  bir  hekimin  kanayan  bir  yarayı  dik-  “Başlangıcını hatırlamadığım bir yol,” dedi   Yahud kebrim üste duyğulanacak!
     mesinden daha zordur ancak mümkündür.   sakin bir sesle genç adam. “Sanki ne zaman
     Ruh,  merhameti  ve  hikmeti  hak  eder.  Bu   buraya  geldiğimi  ya  da  ne  zaman  döne-  Yalnız doğma olan o kara torpak
     sefer ben sana bir soru sorayım genç adam.   ceğimi  asla  bilemeyecekmişim  gibi.  Tıpkı   Menimle ebedi birlikde olar.
     Şimdi, gençliğinin baharında biri olarak za-  hayat  gibi…  Ömrümüzü  nitelendirmek  zor
     man  geçtikçe  yaşlanacaksın.  Ve  ben  yitip   lâkin ben bu yolculuğa kendimce “Dönüşü   Cansız vücudumla o karışarak,
     gittiğimde  belki  de  yaşlı  bir  adam  olarak   olmayan yol’ ismini verdim.”  Yatdığım mezardan nişane şahlar.
     sen burada oturacaksın. O vakit gelene ka-
     dar pek çok hata yapacak ve insanları üze-  Gölün zarif dalgaları kulübenin çevresinde
     ceksin. İnsanların ruhlarına dokunabilmenin  yankılanıyor,  ormanın  içinden  gelen  rüz-
     bir yolunu bulabildin mi?”          gârlar beraberinde mis gibi çiçek kokularını   İmaş Hacıyev
                                                                                Prof. Dr. Rusya Federasyonu Kazan Federal
                                         buraya  getiriyordu.  Dikkatli  bakıldığında,   Üniversitesi (Privolzhsky.) Şair


                                                                                                           19
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24