Page 232 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 232

232                                  İMAN  VE  KÜFÜR  MUVÂZENELERİ





                   O Seyyahın, âlemlerdeki seyahatinde gördüğü nümû-
                nelerden;
                   İkinci Nümûnesi: O seyyah, küre-i arz gemisinden çıkıp
                hayvanat ve insanlar âlemine girdi. Dinden rûh almayan hikmet-i
                tabîiye gözlüğü ile o âleme baktı, gördü ki: O hadsiz zîhayatların
                hadsiz ihtiyaçları ve onları inciten ve hırpalayan hadsiz muzır
                düşmanları ve merhametsiz hâdiseleri var iken, o ihtiyaçlara
                karşı sermâyeleri binden, belki yüzbinden ancak bir olabilir. Ve o
                muzır şeylere mukâbil iktidarları, milyondan ancak birdir. Bu çok
                dehşetli ve acınacak vaziyette, rikkat-i cinsiye ve şefkat-i nev'iye
                ve akıl alâkadarlığı ile onların hâline o derece acıdı ve mahzûn
                ve me'yûs ve Cehennem azâbı gibi elemler alırken ve o perîşan
                âleme girdiğine bin pişman olurken, birden Hikmet-i Kur'âniye
                                                         َ
                                                         ّ َ
                                         َ
                                                   َ
                imdâdına yetişti,  ﴾ ْ  ْ  َ   َ  ْ َ ْ ا َ   ۪   ا  ﴿ dûrbînini verdi.
                                       ِ
                                                     َ ْ
                                                                          ٰ َ
                “ Bak! ” dedi. Baktı, gördü ki: ﴾ ضْر اَو  ِ تاَ  ٰ   َ   ا ر ُ   ّ  ا ﴿
                                                                 ّ
                                                                     ُ
                                                  ِ
                                                                         ُ
                tecellîsiyle  Rahmân, Rahîm, Rezzâk,  Mün'im, Kerîm, Hafîz
                gibi çok esmâ-i İlâhiyenin herbiri, birer güneş gibi.
                               َ
                                َ
                  َ
                      ٓ
                                 و ﴿ ﴾  َ ِ َ   َ     ِ  آ َ ُ   ِا ٍ َ اَد ْ ِ   َ  ﴿
                     ّ
                   ٍ َ اَد ْ ِ  ْ ِّ َ        ِ   ِ  ٌ       َ ّ  ّ  ٓ
                                                                    َ
                                                              ٰ َ
                                 َ

                                     َ َ
                                                 ُ
                                                        ُ
                                                                         ُ
                 ﴾ َمَدآ  ٓ ۪ َ   َ ْ َ   ْ    َو ﴿ ﴾ ْ   َ إَو  َ  ُزْ َ   ّ  ا   َ  ْزر  ِ  ْ  َ
                                ّ
                                                   ّ
                                                                       ِ
                                                    ِ
                                                             ُ
                                                    َ ْ َ
                                              َ
                                  ﴾    ۪  َ    ۪    َراَ ْ  ا ّنِا ﴿
                                     ٍ
                gibi âyetlerin burçlarında tulû' ettiler. O insan ve hayvan dünyasını
                rahmetle, ihsânla doldurup bir nev'i muvakkat Cennete çevirdiler.
                Ve bu şâyân-ı temâşâ, güzel, ibretli misâfirhânenin mihmandâr-ı
                kerîmini tam bildirdiklerini bildi, bin kere
                                          ْ َ
                       َ ْ
                                   ٰ
                ﴾ َ   ۪    َ  ا  ِّ َ ِّ  ْ  َ   ا  ﴿  dedi.
                             بر ِ  ُ
   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237