Page 254 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 254

254                                  İMAN  VE  KÜFÜR  MUVÂZENELERİ





                Ticâret muhabbeti, onlar bizi beslerler, hediyelerle süslerler, hem
                de teşyî ederler. Gele gele işte geldik dünya kapısındayız, işitiyo-
                                                                       ruz âvâz.

                Bak girdik  şu zemine; ayağımızı bastık  şehâdet âlemine:  Şehr-
                âyine-i Rahmân, gürültühâne-i insan. Hiçbir şey bilmeyiz; delil ve
                                                                     imâmımız,
                Meşîet-i Rahmân’dır. Vekil-i delilimiz, nâzenîn gözlerimiz; göz-
                lerimizi açtık, dünya içine saldık. Hâtırına gelir mi evvelki gelişi-
                                                                           miz?

                Garîb, yetîm olmuştuk; düşmanlarımız çoktu; bilmezdik hâmîmizi.
                     Şimdi nur-u îmânla o düşmanlara karşı bir rükn-ü metînimiz,
                İstinâdî noktamız, hem himâyetkârımız def'eder düşmanları. O,
                Îmân-ı Billâh’tır ki ziyâ-i rûhumuz, hem nur-u hayatımız, hem de
                                                                 rûh-u rûhumuz.

                İşte kalbimiz rahat, düşmanları aldırmaz, belki düşman tanımaz.
                Evvelki yolumuzda, vaktâ vicdâna girdik; işittik ondan binlerle
                                                         feryâd u fîzar ve âvâz.
                Ondan belâya düştük; zîra âmâl, arzular, isti'dâd ve hissiyat; dâim
                ebedî ister. Onun yolunu bilmezdik; bizden yol bilmemezlik, onda
                                                                 fîzar ve niyâz.

                Fakat elhamdülillâh, şimdi gelişimizde bulduk nokta-i istimdâd,
                ki dâim hayat verir o isti'dâd âmâle, tâ ebedü'l-âbâda onları eder
                                                                        pervâz.
                Onlara yol gösterir, o noktadan isti'dâd. Hem istimdâd ediyor, hem
                âb-ı hayatı içer, hem kemâline koşuyor o nokta-i istimdâd, o şevk-
                                                               engîz remz ü nâz.

                İkinci kutb-u îmân ki; tasdik-i haşirdir. Saâdet-i ebedî, o sadefin
                            cevheri. Îmân bürhânı: Kur'ân. Vicdân: İnsanî bir râz.
   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259