Page 251 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 251

LEMEAT                                                              251









                    Hakîki Bütün Elem Dalâlette, Bütün Lezzet
                                         Îmândadır.
                   Hayâl Libâsını Giymiş Muazzam Bir Hakikat


                Ey yoldaş-ı hüşdâr! Sırat-ı müstakîmin o meslek-i nurânî, mağdûb
                ve dâllînin o tarîk-ı zulmânî, tam farklarını görmek eğer istersen
                                                                        ey azîz!
                Gel vehmini ele al, hayâl üstüne de bin,  şimdi seninle gideriz
                zulümât-ı ademe. O mezar-ı ekberi, o şehr-i pür-emvâtı bir ziya-
                                                                      ret ederiz.

                Bir Kadîr-i Ezelî, kendi dest-i kudretle bu zulümât-ı kıt'adan bizi
                tuttu çıkardı, bu vücûda bindirdi, gönderdi şu dünyaya, şu şehr-i
                                                                       bîlezâiz.

                İşte şimdi biz geldik şu âlem-i vücûda, o sahrâ-yı hâile. Gözümüz
                de açıldı, şeş cihette biz baktık; evvel istîtafkârâne önümüze ba-
                                                                          karız.
                Lâkin beliyeler, elemler; önümüzde düşmanlar gibi tehâcüm eder.
                Ondan korktuk, çekindik. Sağa sola, anâsır-ı tabâyie bakarız, on-
                                                            dan meded bekleriz.
                Lâkin biz görüyoruz ki, onların kalbleri kasiyye, merhametsiz.
                    Dişlerini bilerler, hiddetli de bakarlar; ne nâz dinler, ne niyâz!

                Muztar adamlar gibi me'yûsâne nazarı yukarıya kaldırdık. Hem
                istimdâdkârâne ecrâm-ı ulviyeye bakarız; pek dehşetli tehdidkâr
                                                                    da görürüz.

                Güyâ birer gülle bomba olmuşlar; yuvalardan çıkmışlar, hem
                etraf-ı fezâda pek sür'atli geçerler, her nasılsa ki onlar birbirine
                                                                     dokunmaz.
   246   247   248   249   250   251   252   253   254   255   256