Page 248 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 248
248 İMAN VE KÜFÜR MUVÂZENELERİ
Hiç de barışmadılar. Nasıl olur, ki aslı, hem mâdeni, matla'ı başka
çeşit olmuştu. Kur'ân’da olan nuru, şerîat hidayeti;
Şu medeniyetin rûhu olan Roma dehâsı birbiriyle barışır,
hem mezc u ittihâdı.
O dehâ ile bu hüdâ menşe'leri ayrıdır: Hüdâ semâdan indi, dehâ ze-
minden çıktı. Hüdâ kalbde işliyor; dimağı da işletir.
Dehâ dimağda işler, kalbi de karıştırır. Hüdâ rûhu eder tenvir, tane-
leri sünbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır.
İsti'dâd-ı kemâli birdenbire yol alır, nefs-i cismânî yapar hizmetkâr-ı
emirber. Melek-sîmâ ediyor insan-ı himmet-perver.
Dehâ ise; evvelâ nefs u cisme bakıyor, tabiata giriyor, nefsi tarla
ediyor. İsti'dâd-ı nefsânî neşv ü nemâ buluyor.
Rûhu eder hizmetkâr, taneleri kuruyor. Şeytanın sîmâsını beşerde
gösteriyor. Hüdâ, hayateyne saâdet veriyor, dâreyne ziyâ neşredi-
yor.
İnsanı yükseltiyor. Deccâl-misâl ( * ) dehâ-yı a'ver, bir dâr ile bir
16
hayatı anlar, madde-perest olur ve dünya-perver. İnsanı yapar bi-
rer canavar.
Evet dehâ, sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermânber. Fakat, hüdâ,
şuûrlu san'atı tanır, hikmetli kudrete bakar. Dehâ, zemine küfran
perdesi çeker. Hüdâ, şükrân nurunu serper.
Bu sırdandır dehâ, a'mâ-i asamm; hüdâ, semi'-i basîr. Dehânın na-
zarında, zemindeki ni'metler sâhibsiz ganîmettir.
Minnetsiz gasb ve sirkat, tabiattan koparmak canavarca his verir.
Hüdânın nazarında; zeminin sînesinde kâinâtın yüzünde,
( * ) Bunda da bir ince işâret var.