Page 206 - Efsane
P. 206
Bir an sessizce durdu, bir eli farkında olmadan saçımla oynuyordu. “Acaba ben
seninki gibi bir dünyada doğsaydım, sen de benimki gibi bir dünyada doğsaydın
nasıl olurdu? Şimdiki gibi olur muyduk? Cumhuriyet’in en iyi askerlerinden biri
olur muydum? Sen de ünlü bir suçlu?”
Başımı omzundan kaldırıp ona baktım. “Sana sokakta kullandığın ismi hiç
sormamıştım. Neden Day? ”
“Her gün yeni bir yirmi dört saat demek. Her yeni gün her şeyin tekrar mümkün
olması demek. Anın içinde yaşıyorsun, anın içinde ölüyorsun, geçmişi ya da
geleceği düşünmeden.” Vagonun açık kapısından karanlık su şeritlerinin dünyayı
örttüğü yere doğru baktı. “Işıkta yürümeye çalışıyorsun.”
Gözlerimi kapayıp Metias’ı düşündüm, en sevdiğim hatıralardan unutmak
istediğim anılara kadar. Onu ışık içinde hayal ettim. Zihnimde ona dönüp son bir
kez veda ettim. Onunla bir gün tekrar buluşup birbirimize hikâyelerimizi
anlatacaktık... ama şimdilik onu kilitleyip güvenli bir yere kaldırdım, ondan
kuvvet alabileceğim bir yere. Gözlerimi açtığımda, Day beni izliyordu. Ne
düşündüğümü bilmiyordu ancak yüzümdeki duyguyu tanıdığım biliyordum.
Yıldırımları izleyerek, gökgürültüsünü dinleyerek uzandık ve yağmurlu bir
günün doğuşunu bekledik.