Page 202 - Efsane
P. 202

yavaşça beline ve bacaklarına dokundum. Donuyordu.
               "Sanmıyorum,” diye cevap verdi. “İyiyim.” Islak saçlarını kulaklarının arkasına
               atıp bana baktı. "Day... planladığım gibi gitmedi. İkinizi de kurtarmak
               istemiştim. Yapabilirdim. Ama...”


               John'un JumboTron’larda gördüğüm hali gözlerimin önüne gelince başım döndü.
               Derin bir nefes aldım. "Neler oldu?”
               "Yeterince zamanımız yoktu.” Durdu. "Bu yüzden John geri gitti. Bize zaman
               kazandırdı ve salona geri döndü. Onu sen sandılar. Gözbağını bile taktı. Onu
               yakalayıp kurşuna dizileceği yere geri götürdüler." Yeniden başını salladı. "Ama
               Cumhuriyet şu an kadar bir hata yapmış olduğunu fark etmiştir. Kaçman
               gerekiyor, Day. Henüz vakit varken."


               Yanaklarımdan gözyaşları süzülüyordu ama umurumda değildi, June'un önünde
               dizlerimin üstüne düşüp başımı ellerime aldım ve yere çöktüm. Artık hiçbir
               şeyin anlamı yoktu. Büyük ihtimalle ben hücremde bencil bir bebe gibi üzülüp
               dururken ağabeyim benim için endişeleniyordu. John her zaman önce beni

               düşünmüştü. “Bunu yapmamalıydı,” diye fısıldadım "Bunu hak etmiyorum.”
               June'un eli basımdaydı. “Ne yaptığını biliyordu, Day.” Onun gözleri de
               dolmuştu. "Birinin Eden'ı kurtarması gerekiyor. Bu yüzden John seni kurtardı.
               Her ağabeyin yapacağı gibi."

               Gözleri alev alev benimkilere bakıyordu. Hareket etmeden, yağmurun altında

               donarak durduk. Sonsuza kadar sürecek gibiydi. Bütün bunları başlatan geceyi
               hatırladım, askerlerin evimizin kapısını işaretlediği geceyi. Eğer o hastaneye
               gitmemiş olsaydım, June'un ağabeyiyle yollarımız kesişmemiş olsaydı ve başka
               bir yerde veba ilacı bulabilmiş olsaydım... olaylar farklı gelişir miydi? Annem ve
               John hâlâ hayatta olurlar mıydı? Eden güvende olur muydu?

               Bilmiyordum. Bun düşüncenin üzerinde duramayacak kadar korkuyordum.
               “Her şeyini çöpe altın." Uzanıp yüzüne dokundum, kirpiklerindeki yağmuru
               sildim. “Bütün hayatını, inançlarını... Neden benim için böyle bir şey yaptın?”
               June daha önce hiç şimdiki kadar güzel görünmemişti gözüme, sade ve dürüst,
               hassas ancak yenilmez. Gökyüzünde şimşek çaktığında, koyu gözleri altın gibi
               parladı. "Çünkü haklıydın," diye fısıldadı. “Hem de dediklerinin hepsinde.”


               Sarılmak için onu kendime çekince yanağımdaki gözyaşını silip beni öptü. Sonra
               başını omzuma gömdü. Ve kendimi bırakıp ağlamaya başladım.
   197   198   199   200   201   202   203   204   205   206   207