Page 201 - Efsane
P. 201

Gördüğüm manşet nefesimi kesti.

                           DANIEL ALTAN WING BUGÜN KURŞUNA DİZİLEREK İDAM
                           EDİLDİ


               Manşetin arkasında bir video vardı. Hücremde oturduğum görüntüleri gördüm.
               Kameraya baktım. Sonra kamera idam mangasının dizildiği alana döndü. Birkaç
               asker alanın ortasına debelenmekte olan bir çocuğu sürüklüyordu. Bunların
               hiçbirini hatırlamıyordum. Çocuğun gözleri bağlıydı, elleri arkasında sıkıca
               kelepçelenmişti. Tıpkı bana benziyordu.

               Sadece benim anlayabileceğim birkaç fark hariç. Sahte bir şekilde topallıyordu,
               ağzı da anneminkinden çok babamın ağzına benziyordu.
               Yağmur yüzünden gözlerimi kıstım. Olamaz...

               Çocuk alanın ortasında durdu. Nöbetçiler arkalarını dönüp hemen geldikleri yere
               geri döndüler. Sıralanmış bir dizi asker silahlarını kaldırıp namlularını çocuğa

               çevirdiler. Korkunç bir sessizlik oldu. Sonra silahlardan duman ve kıvılcımlar
               fışkırdı. Çocuğun her atışta kıvrandığını görüyordum. Yüzüstü yere kapaklandı.
               Birkaç el daha ateş edildi. Tekrar sessizlik oldu.
               İdam mangası hızla, tek sıra halinde çıktı. İki asker çocuğun cesedini alıp
               krematoryuma götürdü.
               Ellerim titremeye başladı.
               O çocuk John 'du.


               Hızla June'a döndüm. Sessizce beni izliyordu. Yağmurun altında, "O John!” diye
               bağırdım. “O çocuk John! Orada, o yerde ne yapıyordu?”
               June hiçbir şey söylemiyordu.
               Nefes alamıyordum. Ne yaptığını şimdi anlamıştım. "Onu kurtarmadın,” demeyi

               başarıyorum. "Onun yerine yerlerimizi değiştirdin."
               "Ben yapmadım," diye cevap verdi. "O yaptı.”
               Topallayarak yanına gittim. Omuzlarından tutup onu bacaya yapıştırdım. “Bana
               neler olduğunu anlat. Neden yaptı bunu?” diye bağırdım. "Ölen ben
               olmalıydım!"

               June acıyla bağırdı ve yaralı olduğunu fark ettim. Omzunda derin bir yarık vardı,
               giysisi kana bulanmıştı. Neden ona bağırıyordum ki? Gömleğimin ucundan bir
               kumaş parçası yırtıp Tess’in yapacağı gibi yarayı sarmaya çalıştım. Kumaşı
               sıkıca çekip bağladım. June acıyla yüzünü buruşturdu.
               "O kadar da kötü değil,” diye yalan söyledi. “Omzumu kurşun sıyırdı."
               "Başka bir yerinden yaralandın mı?” Elimi diğer kolunda gezdirdim, sonra da
   196   197   198   199   200   201   202   203   204   205   206