Page 199 - Efsane
P. 199
botlarının yere çarpma sesini duyabiliyordum. Bizi arıyorlardı. Bu salonda
yakalanmadan önce çıkabilmemiz için en az 23 saniyeye daha ihtiyacımız vardı.
Çıkmayı başaramadan bizi öldüreceklerdi.)
Hesaplamalarımdan nefret ediyordum.
John bana baktı. “Başaramayacağız.” Day bilincini kaybetmek üzereydi. Eğer
kardeşler devam eder de geri dönüp askerlerle dövüşürsem, yenilmeden önce
ancak birkaçını devirebilirdim. Sonra John ve Day’e yine ulaşırlardı.
John durdu, Day’in ağırlığının bana kaydığını hissettim. “Ne?..” diye söze
başladım ama o anda John un gözbağını Day’in boynundan çıkardığım gördüm.
Sonra arkasına döndü. Gözlerim büyüdü. Ne yapacağını anlamıştım. “Hayır,
bizden ayrılma!”
John, “Zaman kazanmanız lazım,” dedi. “İdam mı istiyorlar? Alın size idam.”
Bizden koşarak uzaklaşmaya başladı. Salona doğru.
İdam mangasının olduğu yere.
Hayır. Hayır, hayır, John. Nereye gidiyorsun. Bir saniyemi ona bakmak için boşa
harcadım, o anda acaba peşinden mi gitsem diye kararsız kaldım.
John bunu yapacaktı.
Sonra Day’in kafası omzuma düştü. Altı saniye. Başka seçeneğim yoktu.
Arkamızda, idam mangasına çıkan salonda askerlerin bağırdığını duymama
rağmen kendimi dönüp ilerlemeye zorladım.
Sıfır saniye.
Silahlar yeniden çakşır durumdaydı. İlerlemeye devam ettik. Saniyeler
ilerliyordu. Arkamızdaki salonlardan kargaşa sesleri geliyordu. Kendime arkama
bakmamı tembihledim.
Sonra çıkışa varıp sokağa fırladık ve üstümüze iki asker çullandı. Dövüşecek
gücüm kalmamıştı ama denedim. Sonra biri benimle güreşti, askerler düştü ve
Kaede’yi gördüm. “Buradalar!” diye bağırdı. “Açılın!”
Arka çıkışlarda dolaşıyorlardı. Tıpkı anlaştığımız gibi. Vatanseverler bizim için
geldi. Onlara John’u beklemelerini söylemek istedim ama işe yaramayacağını
biliyordum. Bizi yakalayıp motosiklederine götürdüler. Silahımı alıp yere
fırlattım. İçindeki iz sürücünün yerimizi göstermesine izin veremezdim. Day’le
farklı motosikletlerle yola çıktık. Johnu bekleyin, demek istedim.
Ancak uzaklaşmıştık bile. Batalla Binası’nı geride bırakmıştık.