Page 197 - Efsane
P. 197

izni olan çok az kişi var ve geriye kalanların hepsi dün gece için aşağı yukarı
               hesap verdi.”
               Onu kızartacak kadar alaycı bir şekilde, “Aşağı yukarı hesap verdi mi?” dedim.
               “Biraz belirsiz geldi bana. Güvenlik kameralarında mı görüldüm? Bunun için
               seni Komutan Jameson mı görevlendirdi?”
               “Soruma cevap ver, June.”
               Ona öfkeli gözlerle baktım. İrkildi ama ses tonundaki değişim için özür

               dilemedi. Sonum gelmiş olabilirdi.
               “Ben yapmadım,” dedim.
               Thomas ikna olmamış gibi görünüyordu. “Sen yapmadın,” diye tekrar etti.
               “Daha ne söyleyebilirim? Envanteri bir daha kontrol etmişler mi? Bir şeyin
               kaybolduğundan emin misin?”
               Thomas boğazını temizledi. “Biri buradaki güvenlik kameralarıyla oynamış, bu

               yüzden elimizde kayıt yok.” Silahına dokundu. “Temiz bir iş çıkarmışlar. Temiz
               iş deyince de aklıma bir kişi geliyor. Sen.”
               Kalp atışlarım hızlanıyordu.
               “Bunu yapmak istemiyorum.” Thomas’ın sesi daha da yumuşadı. “Ama Day’i
               sorgulamanın bu kadar uzun sürmesini garipsedim. Şimdi de onun için üzülüyor
               musun? Bir şey mi düzen...”
               Cümlesini hiç bitiremeyecekti.


               Ansızın bütün koridor bir patlamayla sarsıldı, hepimizi duvara savurdu.
               Tavandan toz yağıyor, havada kıvılcımlar uçuşuyordu. (Vatanseverler. Elektro-
               bomba. Bombayı meydanda patlatmışlardı. Day’in kurşuna dizileceği yere
               girmeden hemen önce, tam zamanında gelmişlerdi. Bu da binadaki bütün

               silahların tam olarak iki dakika boyunca çalışmayacağı anlamına geliyordu. Sağ
               ol, Kaede.)

               Dengesini yeniden bulamadan Thomas’ı sertçe duvara çarptım. Sonra
               kemerinden bıçağını çıkarıp elektrik şebekesine uzandım ve kapağını açtım.

               Thomas arkamdan yavaş çekimdeymiş gibi silahına uzandı.
               “Durdurun onu!”
               Bıçağı alıp şebekenin altındaki bütün kabloları kestim.
               Bir patırtı. Kıvılcım yağmuru. Bodrum tamamen karanlığa gömüldü. Thomas’ın
               küfrettiğini duydum. (Silahının çalışmadığını keşfetmişti.) Askerler tökezleyip

               düştü. Ellerimle hızlıca yoklayarak merdivenleri buldum.
               Thomas arkamda bir yerlerden, “June!” diye bağırdı. “Anlamıyorsun; bu senin
               iyiliğin için!”
   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201   202