Page 18 - Münip E-Book
P. 18

ÖYKÜ























             Babaannemin



             Sandığı





             GÜLHAN TUBA ÇELİK          *



                 ocukken en büyük heyecanlarım ölgün, sarı bir   Çocuk ayaklarımda uzayıp sünen o toprak yolun bitme-
             Çışığın yandığı neredeyse alacakaranlık bir odada   sini beklerken tek düşündüğüm babaannemin sandı-
             geçenlerden ibaretti. O akşamın sabahı annemin telaşlı   ğıydı. Tatlı bir şeyler isterdim, tatlı ve çok. Çünkü kıştı,
             ve ince sesiyle erkenden başlardı. “Sofra bezini kümesin   yokluktu. Karlar kalkmış olurdu ama dumanlı, pis bir
             yanına çırpın, kapının önündeki kuru odunları sobanın   soğuk; yağmur, çamur sürerdi dışarıda. Akşamüstleri ar-
             yanına getirin, kullanmadığınız terlikleri balkondan   tan insan seslerine, kalabalığa ve gürültüye başkaları da
             içeri alın, süpürgeyle küreği yıkayıp banyoya kaldırın,   katılmıştı şimdi. Uzak şehirlerden arabalar gelmiş olur-
             bahçeyi bir dolaşın sağda solda unuttuğumuz bir şey   du kapı önlerine. Onların sesi de eklenince köy birkaç
                                                          günlüğüne büyümüş, genişlemiş, mutlu bir yer olurdu
             kalmasın, hortumu ekli yerinden çekin bu tarafa getirin
                                                          sanki. Hem de kışa, soğuğa, çok soğuğa rağmen. Bunları
             üstünden araba filan geçmesin, dolu bidonları içeri alıp
                                                          düşünüp yeni sesleri ayırt etmeye çalışırken biterdi yol.
             boşları yerlerine güzelce dizin…” Geniş bir alana yayıl-
             mış ne çok eşyamız vardı. Bir sürü işten sonra kümesi,   İki kanatlı tahta kapının bir tarafını açardı babam ve sa-
                                                          bahtan beri beklediğim diyara girerdik. Sağdaki tandırı,
             ahırı, sebze bahçesini; garajı, evi, dış bahçeyi kilitleyip
                                                          soldaki ceviz ağacını, iç taraftaki meyve bahçesinin üç
             yola çıkardık. Babamın elinde aheste aheste sallanırdı
                                                          küçük kapısını geçer, eve gelirdik. Her biri farklı, koca
             anahtar destesi. Annemse gün boyu bizi yoran, bir tür-
                                                          koca taşlara beton atılarak oluşturulmuş o ilginç balkon
             lü  sonu gelmeyen cümlelerine  devam  ederdi.  “Oraya   merdivenlerinde dönerek yukarı çıkarken başlardı ma-
             gidince güzelce oturun, ocağa fazla yaklaşıp üstünüzü   sal. Tüm yeşilliklerini kaybetmiş kavak, elma, erik, kiraz,
             kara yapmayın, soğuk odalarda dolaşıp üşütmeyin, bir-  armut ağaçları artık yapraklarıyla kapatmazdı bahçenin
             birinizle kavga etmeyin.” Babaannemin, köyün diğer   diğer yanındaki evleri. Boyumu uzatıp sınıf arkadaşımın
             ucunda  yer  alan  evine  giderdik  hep  beraber.  Çünkü   evine  doğru bakmaya çalışırdım. Onu  göremesem de
             yarın bayramdı. Arife günü babada, atada yatılır; oda-  kapıdaki arabalar seçilirdi uzaktan. Herkese başka şehir-
             larda sesler çoğaltılırdı. Ocağın dumanı ele güne karşı   lerden insanlar gelmişti işte. Ne güzel. Olsun. Babaanne-
             tüttürülürdü işte.                           min sandığında her şey vardı.


             *   İstanbul Esenler Öz-De-Bir Ortaokulu Müdiresi.

          16           2021/1
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23